Kozmik hafıza. Rudolf SteinerЧитать онлайн книгу.
itap Hakkında
Rudolf Steiner, insanlık tarihinin en kritik dönemlerinde yaptıkları ile insanlığın gelişmesine katkı sunanlar arasında en ön saflarda yer alan şahsiyetlerden biridir. 25 Şubat 1861’de, bugünkü Avusturya sınırları içerisindeki Kralyeviç’te doğan, Viyana Yüksek Teknik Okulu’nda eğitim görerek, burada matematik ve sosyal bilimler dallarında uzmanlaşan Steiner, Goethe’nin doğa bilimsel yazılarının Kurschner cildini yayımlamaya davet edildiğinde, bir akademisyen olarak ün kazandı. 1886’da, daha yirmi beş yaşında, Grundlinen einer Erkenntnistheorie der Goetheschen Weltanschauung (Goethe’nin Dünya Görüşündeki Örtük Bilgi Kuramı) adlı eserini yazarak Goethe’nin düşünce biçiminin derin çağrışımlarını kapsamlı bir biçimde kavradığını gösterdi. Dört yıl sonra, Weimar’daki “yaşayan önemli akademisyenler” grubuna katılmaya çağrıldı ve burada Goethe-Schiller Arşivleri’nde birkaç yıl bu akademisyenlerle birlikte çalıştı. Bu faaliyetlerinin sonucunda, Goethes Weltanschauung (Goethe’nin Dünya Görüşü) adlı yapıtını yazdı. Bu yapıt, Goethe’nin bilimsel yazıları hakkındaki sunuşları ve yorumlarıyla Steiner’i, Goethe metodolojisinin önemli bir savunucusu yaptı.
Bu yıllarda Steiner, yaşlı Nietzsche’nin çevresinde toplanan gruba dâhil oldu. Bu deneyimin kendisinde yarattığı derin izlenimlerden esinlenerek, 1885’te yayımlanan, Friedrich Nietzsche: Ein Kampfer gegen seine Zeit (Friedrich Nietzsche: Kendi Zamanına Karşı Bir Savaşçı) adlı yapıtını kaleme aldı. Bu yapıt, büyük filozofun başarılarını, hem geri plandaki trajik yaşam deneyiminin hem de 19. yüzyıl ruhunun tarihsel bağlamında değerlendirir.
1891’de Steiner, Rostock Üniversitesi’nden doktorasını aldı. Tezleri, Fichte’nin bilimsel öğretisini işlemişti. Bu yapıt da Steiner’in, modern dünyanın düşüncesini şekillendirmede önemli rol oynayan insanların eserlerini değerlendirme yeteneğinin bir diğer göstergesidir. Daha genişletilmiş bir formatta bu tez, Wahrheit und Wissenschaft (Hakikat ve Bilim) başlığı altında, Steiner’in büyük felsefi yapıtı olan Die Philosophie der Freiheit’e (Özgürlüğün Felsefesi) önsöz olarak, 1894’te yayımlandı. Daha sonra, bu kitabın İngilizce çevirisinin başlığı olarak, The Philosophy of Spiritual Activity’yi (Manevi Faaliyetin Felsefesi) önerdi.
Steiner, aynı yıllarda çalışmalarını konferanslar vererek sürdürmeye başladı. Bu faaliyet zamanının büyük bir bölümünü alıyor ve Batı Avrupa’da konferans turlarına çıkmasına yol açıyordu. Bu geziler, Kuzey’de Norveç, İsveç ve Finlandiya’dan; Güney’de İtalya ve Sicilya’ya kadar uzanıyor ve Britanya Adaları’na yapılan çeşitli ziyaretleri de içeriyordu. Yüzyılın başından 1925’teki ölümüne kadar, çok farklı çevrelerden ve toplumun her sınıfından gelmiş izleyicilerin önünde, altı binin üzerinde konferans verdi.
İlk kez Viyana’da, daha sonra Weimar ve Berlin’de çeşitli dergiler ve günlük gazeteler için yazdı. Yaklaşık yirmi yıl boyunca güncel konulara dair gözlemler, kitapların ve oyunların incelenmesi, ayrıca bilimsel ve felsefi gelişmelere dair yorumlar kaleme aldı. Nihayet, Weimar’daki çalışmasının tamamlanması üzerine, Goethe’nin öldüğü yıl, 1832’de Joseph Lehmann tarafından kurulan ünlü bir edebiyat dergisinin, Das Magazin für Litteratur’un editörlüğünü yapmak amacıyla, 1897’de Berlin’e hareket etti.
Steiner elliden fazla yapıtı ve geniş kapsamlı konferans faaliyetleri sayesinde, pek çok ülkede sayısı sürekli artan birçok insanla tanıştı. Sürekli bir faaliyet içinde olmak ve bu kadar hareketli bir yaşam sürdürmek için gerekli olan keskin fiziksel ve zihinsel güç, Steiner’i tek başına zamanımızın en yaratıcı ve üretken insanlarından biri olarak göstermeye yeterli olacaktır.
Rodolf Steiner’in felsefi bakış açısı, insanın varlığı, özgürlüğün doğası ve amacı, evrimin anlamı, insanın doğa ile ilişkisi, ölümden sonra ve doğumdan önce yaşam gibi temel sorunları kapsar. Steiner, bu ve benzeri konularda beklenmedik biçimde yeni, esin verici ve düşünceyi teşvik edici fikirler ortaya koyar. Yazılarının incelenmesi sayesinde, insana ve insanın evrendeki yerine ilişkin açık, mantıklı ve kapsamlı bir anlayışa ulaşılabilir.
Çalıştığı yıllar boyunca, Steiner’in okuyucularında ya da dinleyicilerinde duygusallığa ya da mezhepçiliğe yol açmaması dikkate değer bir durumdur. Her insanın özgürlüğüne yönelik titiz özeni ve derin saygısı, ürettiği her şeyde kendini gösterir. En ufak bir zorlama ya da iknayı, insanlık onuruna ve yeteneğine bir saldırı olarak görüyordu. Dolayısıyla, yazılarında ve konuşmalarında kendini nesnel ifadelerle sınırlı tutmuştu; okuyucularını ve dinleyicilerini kendi sözlerini kabul etmek ya da reddetmek noktasında tamamen özgür bırakmıştı.
Rudolf Steiner, her bireyin eğitimsel donanımının yanında, sağlam yargısı ve iyi niyetinin de söylediklerini anlayabilmesini sağladığını defalarca vurgular. Kültürel, sosyal, siyasi ve bilimsel hayatta öne çıkan erkek ve kadınlar, daha önce olduğu gibi şimdi de, Steiner’in eserlerini okuyup bunları değerli bulanlar arasından çıkmaktadır. Ayrıca onun fikirlerinin en iddiasız insanlar tarafından bile kavranabileceği aşikârdır. Onun, kendi fikirleriyle buluşmaya gelen, içinde de anlama niyeti taşıyan herkese istisnasız ulaşabilme yeteneği, dehanın iyi tanınmış yönlerinden bir diğeridir.
Steiner, kendi öğrencilik yıllarından başlayarak öğrencilerin eğitimi ile ilgilenmişti. Viyana’daki kendi vasi deneyimi ve daha sonra da Berlin’deki çalışan ebeveynlere hizmet veren bir okulda yaptığı eğitmenlik aracılığıyla, genç insanların ihtiyaçları ve ilgi alanlarıyla ilgili ilk elden deneyim kazanacağı büyük fırsatlara sahip olmuştu. Berlin’deki öğretmenlik çalışması sırasında, eğitim sorunlarıyla, sosyal yaşamın sorunlarının ne kadar yakından bağlantılı olduğunu gördü. Bugün çocukların ve gençlerin ihtiyaçlarına uygun bir eğitim için temel kabul edilen bazı başlangıç noktalarını, Steiner 1907’de yayımlanan Die Erziehung des Kindes vom Gesichtspunkte der Geisteswissenschaft (Manevi Bilimlerin Işığında Çocuk Eğitimi) adlı ufak bir kitapta belirtmişti.
Tam kırk yıl önce, zamanın ihtiyaçlarından kaynaklanan bir davete ve yukarıda belirtilen denemede açıklanan fikirlerden bazılarına yanıt bağlamında, Rudolf Steiner, büyüyen çocuğun doğasında yatan etmenlere dayalı, öğrenme sürecini ve modern yaşamın zorunluluklarını kapsayan, gençlere ve çocuklara yönelik bir eğitim sistemi başlattı. Kendisi müfredat programını tasarladı, öğretmenleri seçti ve Almanya, İsviçre ve İngiltere’deki ilk Rudolf Steiner Okulları’nın başlangıç yıllarındaki faaliyetlerini dikkatlice denetledi. Bu kırk yılın eğitsel faaliyetinin başarılı gelişim öyküsü burada anlatılamaz. Fakat, ilk Rudolf Steiner Okulu olan, Almanya, Stuttgart’taki Waldorf Okulu’nun açılmasından günümüze dek, Rudolf Steiner Eğitimi’nin başarısı -ki bazen ‘Waldorf Eğitimi’ olarak anılır- çocuğun modern topluma katılımında, gelecekteki yetişkin rolü için hazırlanmasında, Steiner’in düşüncesinin doğruluğunu kanıtlamış olup, ABD, Kanada, Meksika ve Güney Amerika dâhil, on yedi ülkede varlığını sürdürür.
1913’te, İsviçre’deki Basel şehri yakınındaki Domach’da, Rudolf Steiner kendi tasarımına uygun olarak ve kendi kişisel denetimi altında kurulan ve Goethe’nin yazılarından esinlendiği eşsiz bir yapının, Goetheanum’un temelini attı. Steiner’in dört eserinin oynanacağı bir yapı olarak tasarlanan Goetheanum, 1912’de öğrencileri tarafından kurulan Antropozofi Cemiyeti’nin merkezi oldu. Asıl bina 1922’de bir yangında kül olunca, yerine planlarını yine Steiner’in tasarımladığı yeni bir bina yapıldı.
Goetheanum halen, 1923 Noeli’nde Dornach’da Steiner’in başkanlığında kurulan Genel Antropozofi Cemiyeti’nin dünyadaki merkezidir. Binlerce izleyici her yıl buraya, Steiner’in piyeslerini, Goethe’nin Faust’unu (I. ve II. kısımlarının tümünü) ve diğer yazarların eserlerini izlemeye gelir. Eurythmy performansları, konserler, pek çok konuda konferans ve konuşmalar, ayrıca çeşitli alanlarda eğitim kursları, ABD dâhil dünyanın birçok ülkesinden insanları Goetheanum’a çeker.
Rudolf Steiner’in çalışmalarının arasında şunlar sayılabilir: 1- Biyo-dinamik Çiftçilik ve Bahçecilik; kendisi tarafından tasarlanan tarım yöntemlerinin sonucunda beslenmenin iyileşmesini hedefler. 2- Eurythmy sanatı; kendisi tarafından yaratılmış ve “görülebilir konuşma ve görülebilir şarkı” olarak tanımlanmıştır. 3- İsviçre, Arlesheim’de Klinik ve Tedavi Enstitüsü’nün faaliyetleri; diğer ülkelerdeki ilgili kurumlarla birlikte