“Küçük insanlar”ın yazarı olarak adlandırılan Gogol; Rus toplumunun 19. yüzyıla denk düşen dönemlerinde var olan birey ve toplum ilişkisini, gerçekçi çözümlemelerle eserlerine dâhil etmiş ve Rus realizminin öncüleri arasındaki yerini almıştır. «Ölü Canlar», yazarının elinde ayrıntılarla ince ince işlenen ve uzun bir yazım sürecini kapsayan başyapıtlardandır. Yayımlanmasının üzerine edebiyat çevreleri tarafından övgü ve yergilerin hedefi olan eser; 19. yüzyıl Rusyası’nın günlük yaşamının, sokaktaki insanının ve onların tecrübe ettiği ruh hâllerinin sayfalara yansımasıdır. Gogol, «Ölü Canlar»da bir yüzü toplumu dönük olan; yalnızca görünene değil, eylemlerin arkasına da açılan bir ayna konumundadır. Yazar, başkahramanı Çiçikov’un okuyucunun hoşuna gidip gitmeyeceğinden kuşkuludur zira Çiçikov; bütün yaşamını yalnızca zengin olma arzusu uğruna feda ederek daima bir yerlere yetişmek çabasıyla Rusya sokaklarında koşturan, sıradan insanın tipidir. Onun karmaşık iç dünyası, bütünüyle anlaşılamaz değildir; nihayetinde Çiçikov, yazım sürecinde Gogol’un geçirdiği ruhsal krizlerin ortağı ve en yakın tanığıdır. «Ölü Canlar», üç cilt olarak yazılmak üzere planlanır; Çiçikov’a biçilen ömür, üç ciltlik bir süreçtir. Lakin ilk ciltteki kahramanların olumsuz özellikler göstermesi yazarı rahatsız eder; ikinci ciltte de Çiçikov, yüce gönüllü bir insana dönüşemez. Bu bir ceza mıdır, bilinmez; ikinci cildin yaprakları, tüm el yazmaları, yazar tarafından ateşe atılır. Çiçikov; belki de umut vadeden bir insan tipine dönüşecekken Gogol’un yaktığı ateşin alevlerine mahkûm kalır. Asla yazılamayan üçüncü cilt ise siz okuyucuların engin yaratıcı gücüne bırakılır. Elinizdeki kitabı okuyan her zihin, kendi Çiçikov’unu yaratacaktır. «Benim de uzun bir süre garip kahramanımla el ele yürümeme, olağanüstü bir hızla geçip giden hayatını herkesin gördüğü gülüşler ve kimsenin göremediği esrarengiz gözyaşları arasından izlememe karar verilmiş.»