Muhteşem Gatsby. Фрэнсис Скотт ФицджеральдЧитать онлайн книгу.
sağda solda banliyö treninden aşina olduğum yüzler de vardı. Etrafta gezinen genç İngilizlerin çokluğu derhâl gözüme çarptı; hepsi temiz giyimli lakin açgözlüydüler; sakin, ağırbaşlı bir ses tonuyla oturaklı, varlıklı Amerikalılarla konuşuyorlardı. Bir şeyler satmaya çalıştıklarından emindim: hisse senedi, sigorta veya otomobil… En azından kolay yoldan kazanılacak paranın kokusu içlerini çekmelerine neden oluyordu ve birkaç laf cambazlığıyla paranın kendi ceplerine akacağına inanıyorlardı.
Gider gitmez ev sahibini bulmaya niyetlendim ama onun nerede olabileceğini sorduğum iki üç kişi bana şaşkın şaşkın öyle bir baktılar, ne yapıp ettiğinden haberleri olmadığını öyle bir hararetle anlatmaya başladılar ki kendimi, bahçede yalnız bir erkeğin başıboş ve tek başına görünmeden takılabileceği yegâne yer olan kokteyl masasına zor attım.
Sırf utançtan zilzurna sarhoş olma yolunda dörtnala giderken, Jordan Baker evin içinden çıkıp mermer merdivenlerin başına geldi ve hafifçe geriye kaykılarak burnu havada bir ilgiyle bahçeyi süzdü.
Canı istesin istemesin, birine yamanmak zorunda hissettim kendimi, yoksa gelip geçenlere kadeh kaldırmaya başlayacaktım.
“Merhaba!” diye kükredim, ona doğru yaklaşırken. Sesim bahçede gereğinden fazla yüksek çıktı gibi geldi.
“Burada olacağınızı tahmin etmiştim.” diye cevap verdi dalgın dalgın ben yukarı doğru çıkarken. “Komşusu olduğunuzu hatırlıyorum…”
Elimi, bir dakika sonra benimle ilgileneceğine söz verirmiş gibisinden soğukça tuttu ve merdivenlerin alt başında duran, bir örnek sarı elbise giymiş iki kıza kulak verdi.
“Merhaba!” diye seslendiler bir ağızdan. “Kazanamadığınıza üzüldük.”
Golf turnuvasından bahsediyorlardı. Bir hafta önceki final oyunlarında kaybetmişti.
“Bizi tanımadınız…” dedi sarılı kızlardan biri, “Ama bir ay kadar önce burada tanışmıştık.”
“Saçınızı boyatmışsınız!” deyince Jordan, ben de gevşedim. Ama Allah’tan kızlar uzaklaşıp gitmişti, böylece bu yorum, şüphesiz, akşam yemeği gibi hazırlanmış, yemek şirketinin sepetinden çıkan erken doğan aya söylenmiş gibi oldu. Jordan’ın incecik, altın rengi kolu kolumda, merdivenlerden indik ve bahçede gezindik. Alaca karanlığın içinden bir kokteyl tepsisi bize doğru yüzüyordu ve sarılı iki kız ile her biri kendini Bay Mumble olarak tanıtan üç adamın oturduğu masaya iliştik.
“Bu partilere sık sık gelir misiniz?” diye sordu Jordan yanındaki kıza.
“Son geldiğim parti sizinle tanıştığım partiydi.” dedi kız, cin gibi, kendinden emin bir sesle. Arkadaşına döndü: “Senin için de öyle, değil mi Lucille?”
Lucille için de öyleydi.
“Buraya gelmek hoşuma gidiyor.” dedi Lucille. “Ne yaptığım hiç umurumda olmaz, o yüzden her zaman güzel vakit geçiririm. Son geldiğimde tuvaletim sandalyeye takılıp yırtıldı ve o da adımı, adresimi aldı; bir hafta içinde Croirier’den içinde yeni bir tuvalet bulunan bir paket geldi.”
“Kabul ettiniz mi?” diye sordu Jordan.
“Elbette ettim. Bu gece giyecektim ama göğüs kısmı çok bol geldi, tadilat lazım. Havai mavi, eflatun boncukları var. İki yüz altmış beş dolar!”
“Bir kişi böyle davranıyorsa mutlaka onda tuhaf bir şeyler olmalı…” dedi diğeri hararetle. “Demek ki hiç kimseyle başı belaya girsin istemiyor.”
“Kim istemiyor?” diye sordum.
“Gatsby. Biri bana dedi ki…”
İki kız ve Jordan birbirlerine doğru bir sırrı paylaşırcasına eğildiler.
“Biri bana dedi ki vakti zamanında adamın birini öldürdüğü söyleniyormuş.”
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.