Akıl ve Tutku. Джейн ОстинЧитать онлайн книгу.
olmalı hem de kişiliği ve edebi, iyi kalpliliğini mümkün olan her türlü efsunla süslemiş olmalı.”
“Unutma canım, daha on yedi yaşında bile değilsin. Böyle bir mutluluktan ümidini kesmek için henüz çok erken. Neden annenden talihsiz olasın? Marianne’ciğim, umarım sadece bu hususta kaderin benimkine benzemez.”
4
“Edward resim konusunda hiç zevkli değil.” dedi Marianne, “Pek yazık.”
“Resim konusunda zevksiz mi?” diye karşılık verdi Elinor, “Neden öyle düşünüyorsun? Kendisi resim yapamıyor olabilir ancak başkalarının eserlerinden büyük zevk alıyor, ayrıca hiçbir konuda kesinlikle zevksiz değil; sadece zevkini geliştirme fırsatı olmamış. Eğer şansı olsaydı, eminim ki gayet de güzel resimler yapardı. Kendi değerlendirmesine hiç güvenmediği için fikrini belirtmekten kaçınıyor fakat onu mükemmel bir biçimde yönlendiren, doğuştan gelen, yerinde ve sade bir zevki var.”
Marianne, onu gücendirmemek için daha fazla yorum yapmadı ama Elinor’un söylediği ve başkalarının eserlerinden aldığı o zevk, mest olmanın yakınından bile geçmiyordu ve Marianne’e göre ancak o duyguya zevk denilebilirdi. Ancak yine de bu yanlışa içten içe gülerek ablasının Edward’a körü körüne bağlılığını takdir etti; yanlışa bu eğilimi yol açmıştı.
“Umarım onun genel olarak zevksiz olduğu kanaatinde değilsindir.” diyerek devam etti, “Aslında bu kanaatte olmadığını söyleyebilirim çünkü ona çok içten davranıyorsun, eğer düşüncelerin o yönde olsaydı, ona asla bu kadar nazik davranmazdın.”
Marianne ne diyeceğini bilemedi. Kardeşinin kalbini kırmak istemiyordu ancak inanmadığı bir şeyi asla söyleyemezdi. Sonunda dayanamayıp “Eğer onun meziyetlerini senin kadar yüceltmiyorsam alınma Elinor. Zihninden geçenleri, beğenilerini ve zevklerini senin kadar tanıma fırsatım olmadı ama onun iyi yürekliliğinden ve sağduyusundan adım gibi eminim. Çok sıcakkanlı ve saygın biri.” dedi.
“Eminim ki en yakınları bu övgülere katılacaklardır. Kendini daha samimi nasıl ifade edebilirdin bilemiyorum.” dedi Elinor gülümseyerek.
Marianne kardeşini bu kadar kolay memnun edebildiğine sevindi.
“İyi yürekli ve sağduyulu.” diyerek devam etti Elinor, “Onunla samimiyet kurmaya başlayacak kadar zaman geçirdikten sonra bundan şüphe edebilecek kimseyi düşünemiyorum. Anlayışı ve ilkelerindeki mükemmellik, sadece onu sıklıkla sessiz kalmaya iten çekingenliğiyle gizlenebilir. Onu çok kıymetli olduğunu görebilecek kadar iyi tanıyorsun. Ne var ki garip durumlar yüzünden bazı inceliklerine benden daha yabancı kaldın. Sen annemin şefkatine dalmışken Edward ve ben bolca vakit geçirdik. Onu epeyce tanıdım, hislerini öğrenmeye çalıştım; edebî konulardaki fikirlerini ve zevk konusundaki görüşlerini dinledim. Genelde çok bilgili ve harikulade bir edebiyat anlayışı, eğlenceli bir hayal gücü, yerinde ve doğru gözlemlerinin yanında, zarif ve saf bir zevki olduğunu söyleme cüretini kendimde buluyorum. Tanıdıkça adabı ve kişiliği gibi, meziyetlerinin de her alanda geliştiğini görebilirsin. İlk anda çarpıcı bir görüntüsü yok fakat bakışlarının güzelliğini ve çehresindeki sevimliliği görebilirsin. Artık onu iyi tanıyorum ve neredeyse çok yakışıklı olduğunu düşünüyorum. Sen ne dersin Marianne?”
“Şimdi olmasa bile, pek yakında ben de onun yakışıklı olduğunu düşüneceğim Elinor. Onu eniştem olarak sevmemi söylediğinde tıpkı şu an yüreğinde kusur görmediğim gibi, yüzünde de görmeyeceğim.”
Bu cevabın verilmesine Elinor sebep olmuştu. Edward’dan bahsederken içine sürüklendiği sıcak duyguları açık ettiği için pişman oldu. Edward’ı zihninde çok yücelttiğini hissetti. Bunun karşılıklı olduğuna inanıyordu ancak Marianne’i bu konuda ikna edebilmek için net konuşmalıydı. Marianne ve annesi bir an varsayımda bulunurlar, sonraki an buna kendileri inanırlardı. Onlar için dilemek, ümit etmek; ümit etmek de beklemek demekti. Kendi durumunu kardeşine açıkça anlatmalıydı.
“İnkâr etmeyeceğim…” dedi Elinor, “Onu gözümde yüceltiyorum, onu önemsiyorum, ondan hoşlanıyorum.”
Marianne öfkeyle atıldı:
“Önemsemek! Hoşlanmak! Duygusuz Elinor! Hatta soğuk nevale Elinor! Başka türlü görünmeye utanıyorsun! O kelimeleri bir kez daha kullan da ben de şu odayı terk edip gideyim!”
Elinor gülmekten kendini alamadı. “Kusura bakma, duygularımdan bu şekilde bahsederek seni gücendirmek istememiştim. Söylediğimden daha güçlü şeyler hissettiğime inan, yani meziyetlerinin ve bana ilgi duyuyor olması ihtimalinin, sağduyu veya akıl dışına çıkmadan uyandırabileceği kadar olduğuna inan. Ama bundan ötesine inanma. Henüz ilgisini ilan etmiş değil. Benden hoşlandığına kesinlikle eminim. Ama zaman zaman şüphe duyuyorum; hislerini tamamen açana kadar, daha fazlası varmış gibi kendi eğilimime cesaret vermekten kaçınmama hayret etme. Kalben, tercihinden neredeyse hiç şüphem yok. Fakat hislerinin yanı sıra göz önünde bulundurulması gereken başka hususlar da var. Özgür değil. Annesinin nasıl biri olduğunu bilemeyiz ancak Fanny’nin zaman zaman anlattıklarına bakılırsa pek cana yakın bir kadın sayılmaz. Eğer Edward zengin veya üst sınıftan olmayan bir kadınla evlenmek isterse karşılaşacağı zorlukların farkında değilse çok yanılıyorumdur.”
Marianne annesiyle tahminlerinin gerçeğe bu denli yakın olmasına şaşırdı.
“Sen daha onunla nişanlanmadın.” dedi. “Ama yakında nişanlanacaksınız. Gecikmesi iki yönden iyi olur. Hem senden bu kadar çabuk ayrılmam hem de Edward gelecekte saadetinizin olmazsa olmazı, senin en sevdiğin uğraşınla ilgili doğal zevkini daha da geliştirmeye fırsat bulmuş olur. Ah, senin yeteneğine özenerek o da resim yapmayı öğrense ne kadar da harika olurdu!”
Elinor gerçek düşüncelerini açmıştı kardeşine. Edward’la ilişkisi konusunda Marianne gibi her şeyin yolunda gittiğini düşünmüyordu. Bazı zamanlar Edward’da öyle bir heyecansızlık görülüyordu ki bu kayıtsızlıktan değilse bile neredeyse onun kadar rahatsız edici bir şeyden kaynaklanıyordu. İçinde bulundukları duruma bakınca Elinor’un hislerinden şüphe duysa dahi bunun onda rahatsızlıktan başka bir şey yaratması beklenemezdi aslında. Yani moral bozukluğunun sebebi, yalnızca bu şüphe olamazdı. Belki de bunun sebebi duygularına göre hareket etmesinin önünde bir engel olan bağımlılıktı. Annesinin kendi geleceğiyle ilgili yaptığı planlara tamamıyla uymadığı takdirde ona evinde rahat vermeyeceğinin de kendine ait bir evi olabileceği güvenini vermeyeceğinin de farkındaydı. Bu yüzden bir türlü kendini rahat hissedemiyordu. Annesi ve kız kardeşi buna kesin gözüyle baksa da Elinor, Edward’ın kendisine duyduğu ilginin nasıl bir hâl alacağını bilemiyordu. Üstelik beraber zaman geçirdikçe onun ilgisinden daha çok şüphe duymaya başladı. Hatta birkaç dakikalığına da olsa bunun arkadaşlıktan öte olmadığına inandığı oluyordu.
Yine de gerçekte sınırları ne olursa olsun bu durum, Fanny tarafından fark edildiğinde onu huzursuz etmeye hatta -aslına bakılırsa-sinirlendirmeye yetiyordu; ilk fırsatta kardeşinin büyük beklentilerini, Bayan Ferrars’ın iki oğluna da iyi evlilikler yaptırma kararlılığını ve oğullarını baştan çıkaracak bir genç kızı bekleyen tehlikeleri bire bin katarak kayınvalidesini öyle kötülüyordu ki Bayan Dashwood ne bilmiyormuş gibi yapabiliyor ne de sakinliğini koruyabiliyordu. Hissettiği küçümsemeyi belli eden bir cevap veriyor, sevgili Elinor’unun daha fazla böyle imalara maruz kalmasına mahal bırakmamak için hemen odayı terk ediyordu.
Bu düşünceler içindeyken bir mektup geldi; zamanlaması harika olan bir teklif sunuluyordu: Çok uygun ödeme şartlarıyla, küçük bir ev teklifiydi; Devonshire’da saygıdeğer, mülk sahibi bir beyefendi olan akrabalarına aitti. Mektubu bizzat beyefendinin kendisi göndermişti