Tanrı İnsanlar. Герберт Джордж УэллсЧитать онлайн книгу.
Burleigh’yi rahatsız etti.
“Peki sonra?” diye sordu Urthred’e. “Sonra ne oldu?”
5. BÖLÜM
Bay Barnstaple’ın anladığına göre, Ütopya’nın düşünce yapısında zorunlu bir değişim olmuştu. Günbegün daha fazla insan için; bilimin ve düzenin armağan ettiği güçlü ve kolayca uygulanabilir kuvvetlerin yanında, devletin içindeki, sınırları ve kanunlarıyla insanların birbirine karşı sürdürdükleri sürekli bir mücadeleye dönüşmüş olan sosyal hayat giderek daha katlanılmaz olmuştu ve aynı şekilde modern silahların giderek artan tehdidi farklı hükümdarlıklar süren milletlerin tahammül edemeyeceği kadar tehlikeli bir hâl almıştı. Tarihin bir yıkım ve çöküşle sona ermesini istemiyorlarsa derhâl yeni fikirler geliştirilmeli ve yeni bir düzen kurulmalıydı.
Tüm toplumlar atalarının ilkel, mücadeleci kanunlarına, sınırlamalarına ve tabularına göre yaşıyordu, bu kendi kendini koruma içgüdüsü insan ırkını şimdi yeni güçlerin ve tehlikelerin tehditleri ile karşı karşıya bırakmıştı. İnsan ilişkilerini şekillendiren sahip olmak için mücadele etme düşüncesi, kötüye kullanılmış bir güç kaynağı gibiydi; hareket ettirdiği makineyi ele geçirmekle tehdit ediyordu. Yaratıcı ve yeni bir düzen kurulmalıydı. Sosyal hayatın kurtarılmaya değer olup olmadığına karar verilmeliydi. Daha önceki çağlarda ortaya atılan idealist önermeler şimdi sadece psikolojik saptamalar olarak değil, acil şekilde uygulanması gereken gerçeklikler olarak görülüyordu. Urthred’in bunları anlatırken kullandığı ifadeler Bay Barnstaple’a daha önce duyduğu bir ifadeyi hatırlattı.
Urthred şöyle diyordu: “Kendi hayatını kurtarmaya çalışan biri onu kaybedecekti, hayatını feda etmeye hazır olan biri ise bütün dünyayı kazanacaktı.”
Peder Amerton’ın düşünceleri de anlaşılan benzer yöndeydi çünkü aniden araya girdi: “Evet ama bu söylediğiniz bir alıntı!”
Urthred gerçekten de henüz sözcüklerin kullanıldığı dönemde yaşamış olan büyük bir şairin öğretilerinden alıntı yaptığını kabul etti.
Sözlerine devam edecekti ancak Peder Amerton buna izin veremeyecek kadar heyecanlanmıştı, “Peki kimdi bu öğretmen? Nerede yaşıyordu? Nerede doğmuştu? Nasıl öldü?”
Bay Barnstaple’ın gözlerinin önünde yalnız ve solgun yüzlü bir adam belirdi, darp edilmiş ve yaralanmıştı, vücudundan kan sızıyordu ve silahlı muhafızların arasındaydı, yüksek duvarlı aydınlık bir yolda, kalabalığın ortasında duruyordu. Daha arkada kötü ve uğursuz bir şey, taşınarak öne doğru getiriliyor, bir yandan da sallanıyordu…
“Bu dünyada da çarmıha mı gerildi?” diye sordu Peder Amer-ton. “Çarmıha mı gerildi?”
Bu peygamber de Ütopya’da çok acı çekerek ölmüştü ancak çarmıha gerilmemişti. Korkunç işkencelere maruz kalmıştı ama ne Ütopyalıların ne de Dünyalıların bu işkencelerin ayrıntılarını kavrayabilecek bilgisi yoktu. Ardından çok yavaşça döndürülen bir çarkın üzerine bağlanarak ölene kadar teşhir edilmişti. Bu, zalim bir ırkın dehşet verici cezalandırma biçimiydi; o, zengin ve açgözlü kesimin çıkarlarına karşı çıkarak evrensel fayda düşüncesini ortaya attığı için cezalandırılıyordu. Bay Barnstaple parlayan güneşin altında, dönmekte olan çarka bağlanmış çarpık şahsı görebiliyordu. Ve onun ölümü üzerine gelen muhteşem zaferi! Ona bu zulmü yapabilen dünyadan, şimdi gördükleri barış ve güzellikle dolu dünyayı yaratmıştı.
Peder Amerton soru sormaya devam ediyordu: “Ama onun kim olduğunu fark etmediniz mi? Dünyanız bundan şüphelenmedi mi?”
Çok sayıda insan onun Tanrı olduğunu düşünmüştü ama o kendisine sadece Tanrı’nın oğlu veya İnsan’ın oğlu demeyi seçmişti.
Peder Amerton hemen bu noktaya sarıldı: “Şimdi ona inanıyorsunuz?”
“Onun öğretilerini takip ediyoruz çünkü hepsi de olağanüstü ve çok doğruydu!” dedi Urthred.
“Ama inanç?”
“Hayır.”
“Ama hiç kimse ona ibadet etmiyor mu? Daha önce ona ibadet edenler oldu, öyle değil mi?”
“Ona inananlar olmuştu. Onun keskin ve sarsılmaz öğretilerinin karşısında cesaretini yitirenler ve acı verecek kadar kesin bir gerçeklikle gösterdiği yolun doğruluğunu görenler olmuştu. Bu yüzden kendi vicdan azaplarını dindirmek için onu sihirli bir ilah gibi gördüler, onların ruhlarını aydınlatacak bir ışık olarak değil. Onun öğretileri ile eski kralların kurban verme törenlerini birleştirdiler. Düşüncelerini dürüstçe ve içtenlikle kabul edip kendi düşüncelerine ve davranışlarına yansıtmak yerine mistik bir törenle onun bir parçasını yiyormuş gibi yapmayı tercih ettiler. Onun çarkını mucizevi bir sembole dönüştürdüler ve güneşi, ekvatoru, ekliptiği, kısacası yuvarlak olan her şeyi bununla karıştırdılar. Kötü şans, sağlık sorunları veya kötü hava ile karşı karşıya kalındığında işaret parmağıyla havaya bir daire çizmekle kendilerine bir yardım geleceğine inandılar.
Bu öğretmenin anısı çoğunluk için çok saygın ve özel bir yere sahip olduğundan onun nezaketinden ve yardımseverliğinden yararlanmak isteyenler ismini kullanarak kendilerini çarkın savunucuları olarak tanıttılar ve bu sayede güçlendiler, zenginleştiler; onun adını kullanarak onun için savaşlar başlattılar; kıskançlık, zorbalık, nefret ve diğer karanlık emelleri için onun öğretisini bahane ettiler. Ta ki sonunda o, Ütopya’ya geri dönecek olursa kendi çarkının onu canlı canlı ezeceğini görene kadar…”
Peder Amerton bu anlatılanları dinlemiyor gibiydi. Olayları tamamen başka bir açıdan görüyordu. “Ama mutlaka…” dedi, “hâlâ inananlar olmalı! Kendilerinden nefret ediliyor olsa bile yine de geriye kalanlar olmalı?”
Geriye kalan yoktu. Bütün dünya öğretmenlerin öğretmenini izliyordu ancak hiç kimse ona ibadet etmiyordu. Bazı eski binalarda hâlâ o çarkı görebiliyordunuz, üzerinde muhteşem işlemeler ve oymalarla. Ayrıca müzelerde ve özel koleksiyonlarda her türlü resim, fotoğraf, tılsım ve benzeri şeyler bulunuyordu.
“Bunu anlayamıyorum!” dedi, Peder Amerton. “Bu çok korkunç! Şaşkınlık içindeyim! Bunu anlayamıyorum!”
6. BÖLÜM
Uzun ve ince yapılı, oldukça yakışıklı, genç bir Ütopyalı, -Bay Barnstaple daha sonra adının Lion olduğunu öğrenecekti- Dünyalıların sorularını cevaplama görevini Urthred’den devraldı.
Ütopya’daki eğitim koordinatörlerinden biriydi. Ütopya’da meydana gelen değişimin ani bir devrim olmadığının kesin bir şekilde altını çizdi. Hiçbir kanun ve sistem, ortak menfaatler ilkesine dayanan hiçbir yeni ekonomik düzen birdenbire ortaya çıkmamıştı. Son Karmaşa Çağı’ndan önce ve bu dönem boyunca yeni fikirler ve yeni bir düzene dair ilk düşünceler, araştırmacılar ve çalışanlar tarafından ortaya atılmıştı; kesin bir plan dâhilinde olmadan, dürüstlükle ve içten bir şekilde, gerekliliğine inanılan bir ihtiyaç olarak… Bundan önceki dönemlerde coğrafya ve fizik gibi bilimlerde ortaya çıkan inanılmaz gelişme ancak Son Karmaşa Çağı’nın sonlarına doğru psikolojik bilimlerde de görülmeye başlamıştı. Deneysel bilimi sınırlayan ve üniversitelerdeki organize çalışmaları zayıflatan sosyal ve ekonomik düzensizlikler insan ilişkilerinde, çaresizce ve korkusuzca yapılacak araştırmalara duyulan ihtiyacı arttırmıştı.
Bay Barnstaple yaşanan değişikliğin bizim dünyamızda devrim olarak adlandıracağımız şiddetli değişimlerden olmadığını anladı; bunun yerine aydınlanma