Rüzgârın Kızı Anne. Люси Мод МонтгомериЧитать онлайн книгу.
çiçeklerden cam bir vazo var. Eski zamanlardan kalma güzelim gemilerin resimleri, bilinen her Pringle’ın saçını içeren saç çelengi, koca deniz kabukları ve misafir odası yatağına serilmiş, olabilecek en sıkı şekilde dokunmuş bir yorgan var.
Salondaki maun koltukların üzerine oturduk. Duvarlar gümüş rengi şeritli duvar kâğıtlarıyla kaplanmıştı. Pencerelerde sırma kumaştan ağır perdeler asılıydı. Mermer masalardan birinde gövdesi kırmızı renkli, yelkenleri ise kar beyazı olan gemisinin güzel bir modeli vardı. Bu maket babalarının gemisinin maketiydi. Tamamen camdan oluşan ve süsleri sarkan devasa bir avizeleri vardı. Ortasında saat olan yuvarlak bir aynaları vardı. Kaptan Abraham’ın uzak diyarlardan getirdiği bir şeydi belli ki. Muhteşemdi. Hayallerimizin evinde böyle bir şey olmasını istiyorum ben de.
Gölgeler bile zarif ve gelenekseldi. Bayan Ellen bana yaklaşık milyon tane Pringle fotoğrafı gösterdi. Çoğu da deri kaplarda bulunan gümüşe işlenmiş dagerreyo tipi fotoğraflarıydı. İri yarı alaca renkli bir kedi dizime zıplayıverince Bayan Ellen tarafından derhâl mutfağa kışkışlandı. Benden özür diledi. Ancak öncesinde mutfakta kediden de özür dilediğini düşünüyorum.
Konuşmayı çoğunlukla Bayan Ellen sürdürdü. Ufak tefek bir kadın olan Bayan Sarah ise siyah ipekten elbisesi, kolalı iç eteği, kar beyazı saçları, elbisesi kadar siyah gözleri ve zayıf, damarlı ellerini, ince dantel fırfırların arasında, kucağının üzerinde kavuşturmuştu. Hüzünlü, sevilesi ve zarif bir hâli vardı. Konuşamayacak kadar kırılgan görünüyordu. Yine de Bayan Ellen da dâhil olmak üzere Pringle kabilesindeki her bir üyenin onun karşısında hizada durduğu hissine kapıldım Gilbert.
Çok leziz bir akşam yemeği yedik Gilbert. Su soğuktu, masa örtüsü güzel, tabaklar ve bardaklar inceydi. Kendileri kadar mesafeli ve aristokrat bir hizmetçi bizlerle ilgilendi. Ancak Bayan Sarah kendisine hitaben söylediğim her sözde sağır taklidi yaptı. Ben de yediğim her lokmanın boğazıma sıkıştığını hissettim. Tüm şevkim kırılmıştı. Kapana kısılmış zavallı bir farecik gibi hissettim kendimi. Ben Kraliyet Ailesi’ni asla ama asla fethedemeyeceğim Gilbert. Yeni yıl geldiğinde istifa edeceğim galiba. Böyle bir kabilenin karşısında hiç şansım yok.
Yine de evlerine bakındığımda yaşlı hanımlar için birazcık üzülmekten kendimi alamadım. Ev bir zamanlar hayattaydı. İnsanlar orada doğdu, öldü, sevinçlerini yaşayıp uykularına daldılar. Çaresizlikleri, korkuları, neşeyi, sevgiyi, ümidi ve nefreti tattılar. Şimdi ise yaşayanların hatırası dışında bir şey yok içinde. Bir de yaşayanlara duyulan iftihar var tabii.
Chatty teyze bugün benim için yatağa temiz çarşaf sererken ortasında elmas şeklinde bir kırışıklık bulduğu için çok mutsuzdu. Çünkü bunun evdeki bir ölümün habercisi olduğuna inanıyor. Kate teyze bu batıl inançtan çok iğrendi. Ancak ben sanırım batıl inançlı insanlardan hoşlanıyorum. Hayata renk katıyorlar. Eğer herkes aklı başında, sağduyulu ve iyi olsaydı hayat çok yavan olmaz mıydı sence de? O zaman konuşacak ne bulurduk acaba?
İki gece önce burada bir felaket yaşadık. Dusty Miller, Rebecca Dew’ün gür sesiyle arka bahçede “Pisi” diye haykırmasına rağmen geceyi dışarıda geçirdi. Ertesi sabah döndüğünde ise öyle bir görünüşü vardı ki… Gözlerinden biri tamamen kapalıydı ve çenesinde yumurta büyüklüğünde bir şişlik vardı. Tüyleri çamurdan dimdik olmuştu ve patilerinden biri ısırılmıştı. Yine de muzaffer ve pişmanlık duymayan bir bakışı vardı hâlâ açık olan gözünde. Dullar dehşete kapılmıştı. Ancak Rebecca Dew sevinçle, “Kedi daha önce hiç esaslı bir kavgaya tutuşmamıştı. Eminim diğer kedi ondan çok daha kötü görünüyordur.”
Bu gece limana sinsice yaklaşan bir sis dalgası var. Elizabeth’in keşfetmek istediği kırmızı yolu kapatıyor. Kent evlerinin bahçelerindeki otlar ve yaprakların yakılmasından oluşan duman ile sisin karışımı Spook Caddesi’ne, ürkütücü, etkileyici ve büyüleyici bir yer havası katıyor. Vakit geç olmaya başladı ve yatağım, “Senin için uyku var bende.” diyor. Yatağa girmek için birkaç basamaklık merdivenden çıkmaya, yataktan inerken de aynı merdivenden inmeye artık alıştım. Ah Gilbert, bundan kimseye bahsetmedim ama artık daha fazla içimde tutamayacağım kadar komik. Windy Poplars’daki ilk sabahımda basamakları unutup yataktan neşeli bir fırlayış gerçekleştirdim. Rebecca Dew’ün de diyeceği üzere patır patır döküldüm. Şansıma hiçbir yerim kırılmadı ama bir hafta boyunca morluklarım oldu.
Küçük Elizabeth ve ben artık iyi arkadaşlarız. Her akşam sütü için kendisi çıkıyor çünkü Kadın’ın bronşiti varmış. Onu her zaman duvar kapısında kocaman gözlerindeki alaca karanlıkla beni beklerken buluyorum. Yıllar boyu açılmamış kapıda konuşuyoruz. Elizabeth sohbetimizi uzatmak için sütünden mümkün olduğunca küçük yudumlar alıyor. Son damlası içildikten sonra da penceredeki tıklatma sesi hiç şaşmıyor.
Elizabeth’in yarınında gerçekleşecek şeylerden birinin babasından mektup alması olduğunu öğrendim. Babası ona hiç mektup yazmamış. O adamın ne düşündüğüne akıl sır erdirmek mümkün değil.
“Benim yüzümü görmek istemiyor Bayan Shirley.” dedi bana. “Ama bana yazmayı sorun etmeyebilirdi.”
“Yüzünü görmek istemediğini kim söyledi sana?” dedim öfkeyle.
“Kadın…” (Elizabeth’in her “Kadın” deyişinde tüm köşeleri ve açıları ürkütücü olan kocaman bir “K” harfi görebiliyorum.) “Söylediği de doğru olmalı. Yoksa beni görmeye gelirdi arada bir.”
“O gece Beth’di. Sadece Beth’ken babasından bahseder. Betty olduğu zamanlarda büyükannesi ve Kadın’a alaycı suratlar yapar arkalarından. Ancak Elsie olduğu zamanlarda bunu yaptığı için üzülür ve suçunu itiraf etmek ister ama bunu yapmaktan korkar. Çok nadir zamanlarda Elizabeth olduğunda peri müziği dinler gibi bir havaya bürünür. Bu zamanlarda sanki güllerin ve yoncaların dilini anlar gibidir. Çok garip bir şey Gilbert. Rüzgârlı kavakların yapraklarından biriymiş gibi hassas oluyor ve ben onu çok seviyorum. O iki korkunç ihtiyarın onu karanlıkta yatmaya yolladıklarını bilmek beni delirtiyor.”
“Kadın ışık olmadan uyuyacak kadar büyüdüğümü söylüyor. Ama ben çok küçük hissediyorum Bayan Shirley çünkü gece çok büyük ve çok korkunç. Bir de odamda doldurulmuş bir karga var ve ben ondan korkuyorum. Kadın eğer ağlarsam karganın gözlerimi gagalayacağını söyledi. Tabii ki buna inanmıyorum ama yine de korkuyorum Bayan Shirley. Geceleri nesneler birbirlerine fısıldıyorlar. Ancak yarında hiçbir şeyden asla korkmayacağım. Kaçırılmaktan bile!”
“Ancak senin kaçırılma tehliken yok ki Elizabeth.”
“Kadın eğer bir yere tek başıma gider ya da yabancılarla konuşursam böyle bir tehlikenin olduğunu söyledi. Ama sen yabancı değilsin. Öyle değil mi Bayan Shirley?”
“Hayır tatlım. Yarında birbirimizi hep tanıyorduk.” dedim.
4
En Sevgili,
Eskiden en nefret ettiğim insan kalemimin sivriliğini bozan kişi olurdu hep. Ancak ben okulda olduğum zamanlarda tarifleri kopya etmek için kalemimi kullanan Rebecca Dew’den nefret edemem. Bunu bir kez daha yaptı ve sonuç olarak bu seferlik uzun bir mektup ya da aşk mektubu alamayacaksın. (En sevdicek.)
Son cırcır böceği de şarkısını söylemiş bulundu. Artık akşamlar o kadar soğuk ki odamda küçük, tombul ve dikdörtgen bir odun sobası bulunduruyorum. Rebecca Dew kurdu. Ben de bu yüzden kalem