Yol amelesinin çadırı tarafından gelen saz sesi, ustaca çalınan bir meyandan sonra, susar gibi oldu ve bir erkek sesi o zamana kadar duymadığımız, fakat bize yabancı da gelmeyen bir halk şarkısı söylemeye başladı: Döndüm daldan kopan kuru yaprağa / Seher yeli, dağıt beni, kır beni; / Götür tozlarımı burdan uzağa / Yârin çıplak ayağına sür beni… Bu sefer ben de doğruldum. Saz tekrar kıvrak bir ara nağmesine başladığı hâlde, kulağımda hâlâ deminki sesin çınlamaları vardı. Arkadaşım, “Bu ne?” demek ister gibi yüzüme baktı. “Fevkalade!” diye mırıldandım.