12 yıllık esaret. Соломон НортапЧитать онлайн книгу.
burada.
Kışın Champlain Kanalı’nın William Van Nortwick’in sorumlu olduğu bölümde, tamirde çalışıyordum. Çalıştığım şirkette David McEachron en büyük yetkiye sahipti ve şirketin de sahibiydi. Kanal bahar ayında açıldığında bir çift at ve yön bulma konusunda gerekli olabilecek diğer şeyleri satın alacak parayı biriktirebilmiştim.
Bana destek olacak birkaç yetenekli yardımcı kiraladıktan sonra, büyük miktarlarda keresteyi Champlain Gölü’nden Troy’a taşıma işine giriştim. Dyer Beckwith ve Whitehall’dan Bay Bartemy adında biri, seyahatlerimde bana eşlik etti. Sezon boyunca raftingin bütün püf noktalarını öğrenmiştim, ki bu bilgi daha sonra değerli bir efendiye kârlı bir hizmet sağlamama ve Bayou Boeuf kıyılarındaki saf kerestecileri şaşkına çevirmeme vesile oldu.
Champlain Gölü’ndeki yolculuklarımdan birinde de Kanada’ya bir iş aldım. Montreal’de tamire giderken oradaki katedrale ve ilgimi çeken diğer yerlere gittim ve daha sonra Kingston’ı ve diğer kasabaları gezdim. Tüm bu yerlerde yerli halkın yaşayışlarıyla ilgili şeyler öğrendim, ki hikayenin sonuna doğru görüleceği üzere, onlar da işime yaradı.
Kanaldaki işlerim hem benim hem de işverenimin tatminiyle bittikten sonra boş durmamak için Medad Gunn’la yeni bir işe giriştim; bol miktarda odun kesme işi. Bu işi 1831-32 kışında yaptım.
Baharın gelişiyle birlikte, Anne ve ben yakınlardan bir çiftlik alma planları yapıyorduk. Kendimi bildim bileli tarım işinin içindeydim ve bu işler tam benlikti. Dolayısıyla babamın daha önce yaşamış olduğu eski Alden çiftliğinin bir kısmını satın almak için pazarlıklara başladım. Bir inek, bir domuz, yakın zamanda Hartford’da Lewis Brown’dan aldığım bir çift öküz ve diğer kişisel eşya ve taşınır mallarla birlikte Kingsbury’deki yeni evimize doğru yola koyulduk. O yıl on hektar mısırla birlikte çokça yulaf ektim ve elimdeki her şeyi tarıma yatırdım. Anne ev işleriyle ilgilenirken ben de tarlada sıkı bir şekilde çalışıyordum.
1834’e kadar burada kaldık. Kış sezonunda birkaç kez keman çalmam için beni çağırdılar. Gençler ne zaman dans etmek için bir araya gelseler, ben de orada oluyordum. Komşu kasabalarda kemanımla nam salmıştım. Anne de aynı şekilde Eagle Tavernası’ndaki uzun soluklu ikametinde aşçılığıyla ün salmıştı. Duruşma haftalarında ve halk toplantılarında Sherrill’in Kahve Evi’nde yüksek fiyatlara çalışırdı.
Bu toplantılardan sonra eve hep cebimizde parayla dönerdik. Dolayısıyla keman çalma, aşçılık ve çiftçilik sayesinde kısa zamanda kendimizi bolluk içinde bulduk. Aslına bakılırsa, mutlu ve lüks bir hayat sürüyorduk denilebilir. Evet, Kingsbury’de kalsaydık durum böyle olacaktı ama bir sonraki adım, beni bekleyen zalim kadere doğru atılacak adımdı.
1834 Mart’ında Saratoga Springs’e taşındık. Washington sokağının kuzey kanadında bulunan, Daniel O’Brien’e ait eve yerleştik. O zamanlar Isaac Taylor’ın, Broadway’in kuzey kanadında bulunan ve Washington Hall diye bilinen büyük bir pansiyonu vardı. Beni işe aldı ve onun için iki yıl boyunca at arabası sürücülüğü yaptım. Bu dönemden sonra, genellikle turizm sezonu boyunca benim de, Anne’in de United States Otel ve benzeri konaklama yerlerinde hep bir işimiz olurdu. Kış sezonunda kemanıma güvenirdim ama Troy ve Saratoga demiryollarının yapımı sırasında yoğun iş günlerini demiryolunda geçirirdim.
Saratoga’dayken Bay Cephas Parker ve Bay William Perry’nin mağazalarından ailemin işine yarayabilecek eşyalar almaya başlamıştım. Bu iki beyefendiye bana yaptıkları birçok iyilikten dolayı büyük saygı duyuyordum. İşte bu yüzden on iki yıl sonra, Bay Northup’ın önüne gelmesiyle beni kurtarmasına vesile olan mektubu da onlara yollamıştım.
United States Oteli’nde yaşarken sık sık Güney’den gelen efendilerine eşlik eden kölelerle tanışırdım. Hep iyi giyiniyor ve bakılıyorlardı. Görünüşe bakılırsa, köleliğin yalnızca birkaç sıradan sıkıntısı dışında, rahat bir yaşam sürüyorlardı. Birçok kez benimle kölelik konusunda konuşmuşlardır. Hemen hemen hepsinin gizliden gizliye özgürlüğü arzuladığını fark etmiştim. Kimisi endişeli bir şekilde kaçmaktan bahsediyor, bana bunu en iyi hangi şekilde yapabileceklerini soruyordu. Ama tekrar yakalanmaları ve geri dönmeleri durumunda çekecekleri cezalar onları bu denemelerden alıkoyuyordu. Bütün hayatım boyunca Kuzey’in özgür havasını soluyan ve beyaz tenli adamla göğsümüzde aynı duyguları taşıdığımızı, hatta kimi açık tenliyle eşit akla sahip olduğumu bilen ben, bir insanın kölelik gibi iğrenç bir duruma nasıl intibak edebildiğini anlayamayacak kadar bihaber ya da başına buyruktum. Köleliğe onay veren veya onu tanıyan hukuk veya dinin adaletini anlayamıyordum ve gururla söylüyorum ki bir kere bile olsun bana gelenlere özgürlük için sürekli fırsat kollayıp çabalaması nasihatini vermemezlik yapmadım.
1841 baharına kadar Saratoga’da kalmaya devam ettim. Yedi yıl önce bizi cezbedip Hudson’ın doğu yakasındaki huzurlu çiftlik evimizden çıkaran o hoş hayaller gerçekleşmedi. Daima rahat olsak da bir daha zenginlik görmedik. O meşhur kıyıda, hayat benim alışık olduğum gayretin ve tutuculuğun çağrıştırdığı basit alışkanlıkları korumak üzere inşa edilmemiş, aksine aşırılık ve savurganlığı körüklemekteydi.
O zaman üç çocuğumuz vardı: Elizabeth, Margaret ve Alonzo. En büyük çocuk Elizabeth, on yaşındaydı. Margaret ondan iki yaş küçüktü ve küçük Alonzo daha yeni beş yaşına girmişti. Çocuklar evimizi neşeyle dolduruyordu. Gencecik sesleri kulağımıza şarkı gibi geliyordu. Minik yavrucaklara hem anneleri, hem de ben masallar anlatırdık. Çalışmadığım zamanlarda onları üzerlerinde en yeni giysileriyle alır Saratoga’nın sokak ve ağaçlık alanlarında yürüyüşe giderdim. Onların varlığı benim neşe kaynağımdı; onları öyle bir göğsüme basardım ki sanki o lekeli tenleri, bir kar tanesi kadar beyazdı.
Buraya kadar hikayemde sıra dışı bir yön yok; sıradan umutlar, sevgiler ve belli belirsiz siyahi bir adamın yeryüzünde kendi halinde hayat gailesi. Ama şimdi hayatımda bir dönüm noktasına, ağza alınmayacak bir haksızlık, hüzün ve umutsuzluk eşiğine geldim. Artık bulutun gölgesine, kısa sürede içinde kaybolacağım koyu karanlığa geldim. Şimdi, yorgun düşürücü yıllar boyunca bütün yakınlarımın gözlerinin önünden silinip gittiğim ve özgürlüğün tatlı ışığından mahrum bırakıldığım bir yola girdim.
2. Bölüm
1841’de Mart ayının sonlarına doğru işimin olmadığı bir sabah Saratoga Springs kasabasında geziniyor ve yoğun sezon başlayana kadar nasıl bir iş bulurum diye kendi kendime düşünüyordum. Anne, genelde yaptığı gibi duruşma döneminde Sherrill’in Kahve Evi’nde aşçılık yapmak için otuz kilometre kadar mesafedeki Sandy Tepesi’ne gitmişti. Sanıyorum ki Elizabeth de ona eşlik etmişti. Margaret ve Alonzo, Saratoga’da teyzeleriyle birlikteydiler.
Congress Sokağı ve Broadway’in köşesinde, o zamanki tavernanın (ki bildiğim kadarıyla hâlâ sahibi Bay Moon) yakınında iyi giyimli, daha önce karşılaşmadığım iki adamla tanıştırıldım. Hatırladığım kadarıyla bir tanıdık, keman üstadı olduğumu söyleyerek beni onlarla tanıştırmıştı ama kim olduğunu tam çıkaramıyorum.
Her neyse, hemen o konuda konuşmaya başlayıp yeterli olup olmadığımı test eden sorular sormaya başladılar. Cevaplarım tatmin edici olunca, tam işlerine yarayacak kişi