Ölü Canlar. Николай ГогольЧитать онлайн книгу.
içinden, “Sahiden de Nozdrev’e gidebilirim. Diğerlerinden aşağı kalır bir yanı yok ki! Hem bir de iskambilde her şeyini kaybetmiş. Her şeyi göze almış gibi duruyor. Karşılığında hiçbir ücret vermeden bir şeyler koparabilirim ondan.”
“Tamam, gidelim.” dedi Çiçikov. “Ama çok tutma beni, zamanım çok kısıtlı.”
“İşte bu! Çok güzel oldu, gel buraya, öpeceğim seni.” diye karşılık verdi ve Nozdrev’le Çiçikov öpüştüler. “Mükemmel, üçümüz birlikte gideriz!”
“Hayır, beni sayma lütfen.” dedi sarışın olan. “Eve gitmem gerek.”
“Mümkün değil, bırakmam kardeşim.”
“Vallahi karım çok kızar. Artık beyefendinin arabasıyla gidersiniz.”
“Hayır, hayır, hayır! Aklından bile geçirme!”
Sarışın olan, ilk bakışta inatçı bir karaktere sahip gibi görünen insanlardandı. Bu insanlar siz daha ağzınızı açamadan tartışmaya hazır gibidirler. Ona açıkça karşıt görünen hiçbir düşüncede hemfikir olmazlar, aptal birine asla akıllı demezler, asla başkasının elinde oyuncak olmazlar; en sonunda yumuşak başlı olur, daha önce reddettiği her şeyi kabul eder, aptala akıllı der ve başkasının elinde daha önce hiç görülmediği kadar güzel bir oyuncağa dönüşürler. Yani onurlu başlarlar, alçak bir şekilde bitirirler.
Nozdrev, sarışın olanın düşüncesine “Saçma!” diye cevap verdi, başına kasketini geçirdi ve sarışın da onların arkasından yollandı.
“Votkanın parasını ödemediniz beyim…” dedi ihtiyar kadın.
“Tamam anneciğim, tamam. Baksana enişte! Sen öder misin lütfen? Cebimde tek bir kuruş bile kalmadı.”
“Ne kadar tuttu?” dedi enişte.
“Toplam yirmi kapik tuttu beyim.” dedi ihtiyar kadın.
“Yalan söylüyorsun, yalan. Elli kapik25 ver, yeter ona.”
“Az oldu beyim.” dedi ihtiyar kadın ancak parayı memnuniyetle aldı, bir de aceleyle onlara kapıyı açtı. İhtiyar kadın zarar etmemişti çünkü votkaya ederinin dört katı kadar para istemişti.
Arabaya bindiler. Çiçikov’un arabası, Nozdrev’le eniştesinin arabasıyla yan yana gittiği için üçü, yol boyunca rahatça konuşmaya devam edebildiler. Nozdrev’in küçük bir kaleskaya26 koşulan cılız atları da onları ağır aksak takip ediyordu. Porfiri de yavru köpekle birlikte bu kaleskaya binmişti.
Yolcuların kendi aralarındaki muhabbet, okuyucu için pek ilgi çekici gelmeyeceğinden en iyisi hikâyemizde son kez rol oynamayacak olan Nozdrev hakkında bir şeyler söyleyelim.
Nozdrev’in yüzü, okuyucuya az da olsa tanıdık gelir sanırım. Herkes birçok kez böyle bir insanla karşılaşmıştır. Onlara hep patavatsız derler, çocukluk ve okul zamanlarında iyi bir arkadaş olarak anılırlar ama bu sırada sık sık dayak da yerler. Yüzlerinden her daim açık, dolaysız ve atılgan biri oldukları bellidir. İnsanlarla hemen tanışır, göz açıp kapayıncaya kadar karşılarındakine “sen” diye hitap etmeye başlarlar. Arkadaşlıkları sonsuza dek sürecekmiş gibi düşünür, neredeyse her seferinde aynı günün akşamındaki bir davette bir arkadaşlarıyla kavgaya tutuşurlar. Her zaman geveze, hovarda, pervasız, göz önünde olan insanlardır. Nozdrev günümüzde otuz beş yaşındadır ama on sekiz ve yirmi yaşındaki hâli gibidir. Aklı fikri gezmektedir. Evlilik onu hiç mi hiç değiştirmemiştir. Karısı, Nozdrev’in hiç ihtiyacı olmayan iki çocuğunu da geride bırakarak vefat etmiştir. Gerçi o zaman çocuklara, pek alımlı bir dadı bakıyordu. Bir günden fazla oturamazdı evinde. Hassas burnu onlarca verst ötedeki gidilecek her türlü panayırın ve balonun kokusunu alırdı; göz açıp kapayıncaya kadar oraya gider, yeşil bir masanın başında kavga edip olay çıkarırdı zira her bir iskambil tiryakisi de böyledir. Kart oyunlarında, ilk kısımda da gördüğümüz gibi pek de günahsız ve temiz oynamaz; çeşit çeşit hile ve incelikleri bilir, bu nedenle kart oyunu da sık sık başka bir oyunla sona ererdi. Ya tekmelenir ya da o güzel, gür favorilerini yoldurtur; bu nedenle bazı zamanlar eve tek bir seyrek favoriyle dönerdi. Ama sağlıklı ve dolgun yanakları öyle güzel yaratılmıştı, öyle verimliydi ki favorileri kısa sürede tekrar uzar, öncekinden bile güzel olurdu. Hepsinden daha tuhaf olanıysa dövüştükleri arkadaşlarıyla bir süre sonra karşılaştıklarında hiçbir şey yaşanmamış gibi konuşmalarıdır ki bu yalnızca Rus topraklarında mümkündür.
Nozdrev bir bakımdan belayı hep kendine çeken bir insandı. Başına hiçbir olayın gelmediği tek bir toplantı bile yoktu. Muhakkak başına iş açardı. Ya jandarmalar koluna girerek onu salondan dışarı çıkarır ya da arkadaşları bunu yapmak zorunda kalırlardı. Eğer bu yaşanmazsa yine de hiç kimsenin başına gelmeyecek şeyler yaşardı. Ya bir büfede zilzurna sarhoş olur, yalnızca güler ya da en sonunda kendini de utandıracak dehşet yalanlar uydururdu. Hiç ihtiyacı olmamasına rağmen uydururdu bu yalanları. Birden mavi ya da pembe tüyleri olan bir atı olduğunu söyler, bunun gibi zırvaları dinleyenler de oradan ayrılır, “Of be kardeşim, yine masal okumaya başladın sen de!” derlerdi. Çoğu zaman ortada hiçbir neden yokken yakınlarını aşağılamayı arzulayan insanlar vardır. Örneğin rütbesi bile olan asil görünüşlü, göğsü yıldızlı27 biri elinizi sıkıp sizinle ufkunuzu açan, derin konularda muhabbet etmeye başlıyor; sonra bir bakmışsınız, gözünün önünde sizi aşağılıyor. Ve bunu sanki ufkunuzu açan, derin konularda muhabbet eden, göğsü yıldızlı biri gibi değil de oldukça düşük dereceden bir sicil memuruymuş gibi yapıyor. Bu nedenle hayretler içinde kalıyor ve yapacak başka bir şey de olmadığı için omuz silkiyorsunuz. İşte bu garip arzu, Nozdrev’de de vardı. Kim ona yaklaşırsa hemen zarar veriyordu. Akla hayale gelmedik aptalca şeyler uydurur, evliliklerini bitirir, ticari anlaşmaları mahvederdi ve kendini hiç de onların zarar verdiği bu insanların düşmanı olarak görmezdi. Tam tersine, eğer onlarla bir kez daha rastlaşırlarsa arkadaşça yaklaşır hatta, “Ne namussuz adamsın! Bir kere bile uğramadın bana.” derdi. Nozdrev birçok ilişkisinde çok yönlü biriydi, yani on parmağında on marifet vardı! Bir dakikada dünyanın öbür ucu da olsa istediğiniz her yere sizinle gitmeyi, sizin istediğiniz herhangi bir işe girmeyi, siz ne isterseniz onu değiştirmeyi önerirdi. Silah, köpek, at; hepsi değiş tokuş konusuydu ama bunu herhangi bir şey kazanmak için yapmazdı. Bu; onun yerinde duramayan, atılgan ve cevval karakterinden kaynaklanıyordu. Eğer panayırda şansı yaver gider, saf bir adama denk gelir de onu oyunda yenerse daha önce dükkânlarda gözüne kestirdiği bir yığın şey alırdı. Hamutlar, tütsüler, dadı için başörtüleri, aygır, kuru üzüm, gümüşten yapılmış el yüz yıkama kabı, Hollanda tuvali, taneli un, tütün, tabancalar, ringa balığı, tablolar, bileme aleti, çömlekler, çizme, porselen tabak… Artık parası neye yeterse! Ne var ki bunları evine götürdüğü çok nadirdir. Neredeyse hemen aynı gün bütün bu eşyalar şanslı başka bir kumarbazın olurdu. Hatta bu eşyalara bazen tütün kesesiyle piposu ve ağızlığı da eklenir; başka bir sefer ise dört atını, arabasını ve arabacısını bile verir; bu nedenle efendi, üzerinde kısa redingotu ya da kaftanıyla arabasını kullanabileceği bir arkadaşını arar dururdu. İşte Nozdrev böyle bir insandı! Belki de Nozdrev’in çok basmakalıp bir karaktere sahip olduğunu, artık onun gibi insanların olmadığını söyleyenler olabilir. Heyhat! Böyle söyleyenler haksızlık ederler. Nozdrev, uzun süre bu dünyadan göçüp gitmeyecek. Her yerde aramızda olacak, belki de başka bir kaftan giyecek ama düşüncesiz, açık fikirli olmayan insanlar, başka bir kaftan giyen adamı farklı biri sanacaklar.
Bu
25
Yirmi kapiklik gümüş, Nozdrev’in vermeyi teklif ettiği elli kapikten daha değerlidir. (ç.n.)
26
Dört tekerlekli, hafif, bir tür gezinti arabası. (ç.n.)
27
Kral Stanislav tarafından verilen, kendi adıyla anılan, oldukça prestijli bir nişan. (y.n.)