Sırça Köşk. Сабахаттин АлиЧитать онлайн книгу.
Hasta olan yerini de deşerler, hasta olmayan yerini de… Oranın usulü öyle… Yeni yetişen doktorlar bakacaklar, afat olan yer ile sağlam yeri ayırt etmesini öğrenecekler. O profesör dediğin, hastaya elini bile değmez, başına kum gibi üşüşen parmak kadar oğlanlara, kızlara ‘Kes şurayı, kes burayı!’ der, o zibidiler de çalarlar bıçağı. Allah yardımcın olsun. Dedim ya, sana o mektubu veren doktor dostun değil imiş. Hadi, diyelim o eloğlu, senin kendi canına acıman da yok mu?”
Avni Akbulut dili tutulmuş gibi karşısındakinin yüzüne baktı kaldı. Birkaç kere yutkundu, fakat müthiş bir korku, gurbet ellerde çoluğun çocuğun bıçağıyla doğranmak korkusu, bütün vücudunu bir ter ve titreme hâlinde sarmıştı. Boğazından ses çıkmıyordu. Değirmi sakallı yatak komşusu elini yavaşça omzuna koyarak “Üzülme canım…” dedi, “ama üzülme demek de boş laf, can pazarı bu. Velakin her şeyin çaresi bulunur. Doktorun da helal süt emmişi vardır elbette… Dedim ya, çok gezdik, dolaştık, çok masarif ettik ama şu doktorların iyisini, kötüsünü bilir olduk.”
Bir parça kendini toparlamaya çalışan Avni, acele bir yardım bekler gibi iki elini birden uzatarak:
“Kurbanın olayım, bildiğin bir insaniyetli doktor var mı? Hani şu böbrek işinden de anlayan bir doktor…”
Öteki, merhametli bir gülümseme ile başını sallayarak cevap verdi:
“Üzülme dedim ya! Müslüman’ın Müslüman’a yardım etmek borcu. Bu hasta hâlinde İstanbul gibi yere derman aramaya gelmişsin, seni yüzüstü bırakmak hemşehriliğe sığar mı? Bak dinle beni: Şu koskoca şehirde bir tane esaslı doktor gördüm, o da Sağlık Yurdu’nun sahibi İrfan Bey. Bıçağının dokunduğu yerde illet kalmıyor. Eli pek hafif. Dört yerinden karnını deştiği adamlar bir hafta sonra Haydarpaşa’ya, trene yürüye yürüye gidiyorlar. Hele böbrek, ciğer, yürek ameliyatında Avrupa’da bile üstüne yok diyorlar. Bir muayenehanesi var, içindeki aletleri İstanbul’un bir hastanesinde göremezsin, Alamanya’dan hususi gelmiş. O röntgenler, o aynalar, o camekân içindeki pırıl pırıl gümüş makaslar, bıçaklar, o süt gibi beyaz ameliyat masaları, canım, anlatmakla tükenecek gibi değil ki… Hastanesi deniz kenarında, padişah saraylarının bitişiğinde. Yatağından başını kaldırıp baksan selatin camilerinden yedisini birden görürsün, limana giren bütün ecnebi vapurları ayağının altında. Dedim ya, tarifi mümkünsüz.”
Avni Akbulut önce cankulağıyla dinlerken sonlara doğru mahzun bir tavırla başını sallamaya başlamıştı; karşısındaki belki de bunu fark ederek susunca ümitsiz bir sesle mırıldandı:
“Oraların fiyatı da ona göredir. Böyle lüküs yerler bizim için değil!”
Sağlık Yurdu ile sahibini fazlaca övdüğünü anlayan adam, üst dudağından ön dişleri dökülmüş ağzına doğru uzanan kır bıyıklarını sağa sola sıvazladı, kül rengi gözlerini bir an küçültüp düşündükten sonra “Yok canım…” dedi, “sana söyledim ya, helal süt emmiş adam! Ondaki insaniyeti kimsede bulamazsın. Hâlden anlar, paran çıkışmazsa derdini ameliyatsız da sağaltır. Bir de tatlı konuşmaları var, hani insanın illetini diliyle çekip alıyor desem hilafsız…”
Avni şüphe ile başını salladı:
“Benim derdim öyle tatlı dil ile ameliyatsız iyi olacak soyundan değil, bir böbrekte iki taş bu, bıçağı yimeden çıkar mı?”
Öteki güldü:
“Tabii çıkar, ilaçla eritiverince aşağıdan dökülür gider. Bu doktorda öyle ilaçlar var ki, İstanbul’un bir hastanesinde bulamazsın, Alamanya’dan hususi gelmiş!”
Avni hâlâ tereddüt eder gibiydi, fakat öteki durmadan doktorların vicdansızlığını, bunlar arasında Operatör İrfan’ın nasıl bir inci olduğunu, “Allah doktorları günahkâr kullarını cezalandırmaya yollamış, ama günahsız kullarını da yüzüstü komamış!” diyerek anlattı. “Tatlı canına acıman yok mu senin?” diye boyuna tekrarladı. Ertesi gün işini gücünü bırakıp onunla birlikte bu “helal süt emmiş” adama gitmeye de razı oldu. Gündüzki uykusuna rağmen hâlâ yol yorgunluğunu atamamış ve bu heyecanlı konuşmadan büsbütün harap düşmüş olan hasta, “Hayırlısı neyse o olsun.” diyerek yatağına uzandı, sabaha kadar inleyip oflayarak, hatta bazen birdenbire gelen keskin sancıların tesiriyle bağırıp yerinden fırlayarak döndü, durdu.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.