On Beş Yaşında Bir Kaptan. Жюль ВернЧитать онлайн книгу.
kendini göstermeye başlamıştı. Dahası tüy bulut veya sirrüs bulutu diye bilinen bulutlar rüzgârın yönünün değişmeden kalacağına işaret ediyordu.
Dick, zencilere yaklaştı ve kaderin omuzlarına yüklediği bu vazifenin güçlüğünü anlamalarını sağlamaya çalıştı. Tom sadece kendi namına değil arkadaşları namına da söz verdi ve ona yardım etmek için ellerinden geleni yapma arzusunda olduklarını söyledi. Bilgileri az olsa da kolları güçlüydü ve verdiği her emre katiyetle uyacaklardı.
“Dostlarım…” dedi Dick, “dümen tutma işini mümkün olduğunca yerine getireceğim. Lakin siz de biliyorsunuz ki benim de dinlenmem gerek. Hiç kimse uyumadan yaşayamaz. Şimdi günün geri kalanında yanımda durmanı istiyorum Tom. Pusula kullanarak dümen nasıl yönlendirilir onu göstermeye çalışacağım. Zor bir şey değil. Kısa zamanda öğrenirsin. Ben bir iki saatliğine uyumaya gittiğimde dümeni sana emanet etmek zorunda kalacağım.”
“Peki benim yapabileceğim bir şey yok mu?” diye sordu küçük Jack.
Dick gülümseyerek “Ah, tabii Jack. Sen rüzgârı yönlendireceksin.” dedi.
“Tabii ki…” diye haykırdı çocuk.
“Şimdi benim denizcilerim, yelkenleri çekeceğiz. Nasıl yapılacağını göstereceğim.” İşte bu, Dick’in tayfasına verdiği ilk emirdi.
“Elbette Kaptan Sands, hepimiz emrinizdeyiz.” dedi Tom ciddiyetle.
10
YENİ TAYFA
Pilgrim yelkenlisinin kaptanı Dick Sands gemisini yürütme konusunda hiç vakit kaybetmedi. En büyük amacı yolcularını Valparaiso veya herhangi bir Amerikan limanına sağ salim götürmekti. Bu amacı gerçekleştirmek için yapması gereken ilk şey, yelkenlinin hızını ve hangi yönde yol aldığını tespit etmekti. Bu bilgi ise gemi süratini ölçme aleti ve pusulanın yardımıyla kolaylıkla elde edilebilirdi. Her güne dair veriler düzenli olarak kaydedilecekti.
Bir gösterge ve ibreden oluşan gemi süratini ölçme aleti (parakete) geminin herhangi bir zaman diliminde ne kadar mesafe aldığını ölçmeye yarıyordu. Kullanım sırasında akıntıların yol açtığı ufak hataların ise çok dikkatli gözlemlerle üstesinden gelinirdi fakat bu daha önce de belirtildiği üzere Dick’in kapasitesini aşıyordu.
Pilgrim’i Yeni Zelanda’ya geri götürme düşüncesi Dick’in kafasından birkaç kez geçmişti. Aradaki mesafe Amerika’yla olandan çok daha azdı ve eğer rüzgâr uzun süre bu yönden esmeye devam etseydi muhtemelen geldiği yönden geri dönerdi. Ne var ki rüzgâr kuzeybatı yönüne doğru esmeye başlamıştı ve bu şekilde devam etmesi muhtemeldi. Delikanlı da doğuya doğru yol almaya devam ederken bu durumdan faydalanması gerektiğini düşündü ve bu fikir üzerine vakit kaybetmeden gemisini ilerletmeye başladı.
“Şimdi dostlar!” diye bağırdı zencilere. “Yardımınızı istiyorum. Size dediğimi harfi harfine yapın. Yönümüzü değiştir Tom!” Tom şaşırmıştı. “Yön değiştir. Yani ipi çöz demek istiyorum.”
Adamlar kendilerine söyleneni yaptılar.
“Aynen böyle.” diyen Dick Herkül’e seslendi: “Şimdi iyice çek Herkül.” Fakat bu emir biraz yersizdi. Adamın devasa gücü halatın gıcırdamasına sebep olmuştu.
“Yavaş dostum, yavaş…” dedi Dick gülerek. “Direği devireceksin.”
“İnan, halata doğru düzgün dokunmadım bile.” diye cevap verdi Herkül.
“Peki o zaman. Bir dahaki sefer dokunur gibi yaparsın.” diyen Dick emirlerine devam etti.
“Şimdi gevşet! Bırak uçuversin. Şimdi yelkenler! Tamam, iyi böyle.”
Verilen emirlerin yerine getirilmesi ile birlikte Pilgrim doğuya doğru hızla yol almaya başlamıştı.
“Aferin dostlar.” dedi Dick dümendeki yerinden ayrılmadan. “Bu yolculuk bittiğinde hepiniz birinci sınıf denizciler olacaksınız.”
“Elimizden geleni yapacağımıza söz veriyoruz Kaptan Sands.” diye cevap verdi Tom. Bu arada Bayan Weldon da tayfayı kutlamayı ihmal etmedi.
“Sanırım halatı koparan Efendi Jack’ti.” dedi Herkül şakacı bir ifadeyle. “Kendisi çok güçlü.”
Bu iltifattan dolayı mutlu olan ufaklık, arkadaşına elini sıkarak teşekkür etti.
Dick “Çok iyi ilerliyoruz Bayan Weldon.” dedi. “Umarım Tanrı bize rüzgâr bahşeder ve hava hep böyle güzel olur.”
Kadın sessizce çocuğun elini sıktı ve odasına çekildi. Bu arada yeni tayfa tetikteydi ve olur da yelkenlerin ayarlanması gerekirse göreve hazırlardı. Fakat rüzgâr o kadar düzgün ve sabitti ki onların yardımına ihtiyaç yoktu.
Peki Kuzen Benedict bu sırada neredeydi ve ne yapıyordu?
Kendisi kabininde oturmuş eklem bacaklıların düz kanatlı sınıfından hamam böceği ailesine ait bir türü inceliyordu. Oval bir vücut yapısı, uzun kanatları vardı. Başı ise ön göğsünün alt kısmındaydı. Felaket yaşandığı sırada Kuzen Benedict de güvertedeydi. Talihsiz kaptan ve tayfa gözlerinin önünde boğulmuştu. Fakat o hiçbir şey söylemedi. Üzülmediğinden değil ama. Böylesi bir olay karşısında dehşete düşmediğini düşünmek onun nazik ve merhametli karakterine hakaret etmektir. Hissettiği duygu merhametti. Özellikle de kuzeni için. Acısını paylaşmak için elini tuttu Bayan Weldon’ın. Ama bir şey söylemedi. Aceleyle kabinine koştu. Böyle bir trajedi sonrası canlılığını geri kazanacağı bir şeylerin başına geleceğini kim bilebilirdi?
Mutfaktan geçerken Negoro’yu bir çeşit Amerikan hamam böceğini ezerken gördü. Hışımla içeri girdi ve tahkir edici bir öfkeyle böceğin kendisine verilmesini talep etti. Negoro ise soğuk bir aşağılama duygusuyla denileni yaptı. Bir an için Kaptan Hull’un ve arkadaşlarının ölümü unutulmuştu. Böcek meraklısı adam ödülü elinde kompartımanının yolunu tuttu ki kısa süre sonra yine kendi dünyasına dalacaktı.
Günün geri kalanında düzen, Pilgrim gemisine yeniden hâkim olacaktı. Her ne kadar dehşetlerini henüz üzerlerinden atamasalar da yolcular olağan rutinlerine yine döndüler. Dick Sands her ne kadar çoğunlukla dümen başında olsa da her yere koşturuyor, hiçbir şeyi gözden kaçırmıyordu. Acemi tayfa ise onun emirlerine seve seve itaat ediyordu ve her an harekete geçmeye hazır vaziyette bulunuyorlardı.
Negoro, genç kaptanın otoritesini bir kez daha sorgulayacak aleni bir hareket yapmadıysa da mutfağına kapattı kendini. Dick ise olur da aşçı ileride herhangi bir itaatsizlikte bulunursa onu bir yere kilitleme kararı aldı. Herkül onu taşımaya hazırdı, yaşlı dadıysa yemek yapma konusunda yerini almaya… Negoro’ya gelince, kendisi muhtemelen bütün bunların farkındaydı ki rahatsızlık yaratacak herhangi bir davranış sergilemedi.
Gün ilerlerken rüzgâr da sertleşiyordu. Bu yüzden yelkenleri ayarlamak gerekmedi. Pilgrim gayet güzel ilerliyordu ve yelkenler daha şiddetli rüzgârlara dayanabilecek güçteydi.
Geceleri şiddetli rüzgâr esme ihtimaline karşı yelkenleri indirmek sağduyulu bir davranış olarak kabul görse de hava o kadar iyiydi ki Dick bu tedbire gerek olmadığını düşündü. Genç kaptan daha az ıssız sularda yol almak üzere gereken her şeyi yapmaya mecbur hissediyordu kendisini. Üstelik bir karar almıştı; gece boyunca güverteden ayrılmayacaktı.
Dick Sands yelkenlinin ilerleyiş hızı konusunda en doğru tahmini yapabilmek için elinden geleni yapıyordu. Gemi süratini ölçme aletini her yarım saatte bir inceliyor ve sonucu kayıt altına alıyordu. İki tane pusulaları vardı. Bunlardan biri dümenin yanında dururken diğeri kaptan kabinindeydi ve böylece bulunduğu yeri terk etmeden geminin