Kadınlar Alayı - Üç Perdelik Bir Oyun. Джек ЛондонЧитать онлайн книгу.
(Vanderlip başını sallar.) “O zaman bunu söyle.”
VANDERLIP: (Dürtüsel bir hevesle kollarını sarılmak istercesine hafifçe kaldırır ve kendini kontrol etmek için çabalar.) “Ah, seviyorum Loraine, seviyorum, seviyorum.”
LORAINE: “Bunu söylediğini duymak güzel. Şimdi ise mutlaka gitmelisin. Hoşça kal canım, hoşça kal.”
Sahnenin soluna geçer ve dışarı çıkar. Kadın sahnenin arkasına doğru geçer ancak kendisine yaklaşan Sitka Charley tarafından durdurulur.
SITKA CHARLEY: (Kaba bir şekilde) “Günaydın.”
LORAINE: (Tatlı bir sesle) “Günaydın, Charley.”
SITKA CHARLEY: (Hemen lafa girer.) “Paramı getirdin?”
LORAINE: “Ah, dur bakayım. Ne kadardı?”
SITKA CHARLEY: “200 dolar.”
LORAINE: “Sana ne diyeceğim: Yarın sabah kulübeme gel. Sana orada vereceğim.”
SITKA CHARLEY: (Kadının yalan söylediğini bildiğini belli etmeden) “Yarın sabah paramı verecek?”
LORAINE: “Kulübemde, sakın unutma.”
SITKA CHARLEY: “Peki o zaman, yarın sabah.” (Ani bir hareketle döner ve sobaya doğru yürür.)
LORAINE: (Seslenir.) “Ah, Charley!” (Arkasını kadına döner.) “Dominion Creek çok zengin mi?”
SITKA CHARLEY: “Çok deli zengin.”
LORAINE: “Peki Bay Vanderlip’in orada mülkü olup olmadığını biliyor musun?”
SITKA CHARLEY: “Ben bilmem.” (Gitmeye başlar.)
LORAINE: (Onu alıkoyarak) “Ama Bay Vanderlip çok zengin, değil mi? Bunu biliyor musun?”
SITKA CHARLEY: “Vanderlip çok deli zengin.”
Sitka Charley aniden döner ve sobaya gider. Loraine sol arka taraftan sahneyi geçer ve kendisini bir tezgâhtarın beklediği tezgâha yönelir. Bayan Eppingwell ve Bayan McFee sağdan giriş yaparlar. İkisi de mokasenlerinden kar temizlemekle meşguldürler.
BAYAN EPPINGWELL: (Ayakkabısını ilk o temizler ve birini ararcasına dükkânın içinde göz gezdirir.) “Kaptan Eppingwell’i göremiyorum. Hâlbuki kendisi dakikliğin adamıdır.”
BAYAN McFEE: (Kar temizlemeye devam eder.) “Belki de biraz erken geldik Bayan Eppingwell. Ama dediğim gibi bu maskeli balo daveti ahlaken pek şaibeli. Maskeli olmasının düşük seviyeli dans salonu yaratıklarının gelmek için can atması ve nezih insanları varlıklarıyla utandırmaları demek olduğunu size hatırlatırım. Ben aklımdan geçeni söylerim ve ahlaklı insanların bu duruma maruz kalması rezil bir şey. Günahkâr yüzleri maskelerle kapanmış kabadayılar ve kumarbazlar olacak ve kim tanıyacak onları? Bir de şu Freda denilen kadın var. Dediklerine göre baloncuklarla oynayan çocuklar misali oynuyormuş erkeklerin kalbiyle. Diğerleri ise, arsız aşüfteler, ince kuş tüylerini suratımıza doğru sallamalarına kim engel olacak? Onları kim durduracak, sorabilir miyim?”
BAYAN EPPINGWELL: (Gülümseyerek) “Kapı görevlisi tabii ki. Çok basit. Maskeler kapıda kaldırılmak zorunda.”
BAYAN McFEE: “Ayy, çok basit, derim ben. Muhtemelen kapı gözetleme işini siz alırsınız ve muhtemelen her serserinin yüzünü tanıyorsunuzdur.”
BAYAN EPPINGWELL:
“Onları tanıyan adamlardan birini alırız, örneğin Bay Prince’i. Bak kendisi orada, sobanın yanında. Ondan kapı görevlisi olmasını rica ederiz.”
Prince arka tarafa geçer ve Loraine’e katılır.
BAYAN McFEE: (Her zamankinden daha kaba bir şekilde) “Peki Bay Prince aynı anda günahın çocuklarını tanıyıp nezih kimselerle nasıl arkadaşlık kurabiliyor?”
BAYAN EPPINGWELL: “Çünkü bir erkek olduğu içindir diye zannediyorum. Bak orada Sitka Charley var. Sanırım gelmek isteyecek olsa ona müsaade etmezdiniz.”
BAYAN McFEE: (Yargılarcasına) “Neden ki? Hayır, o çok iyi adam.”
BAYAN EPPINGWELL: “Yine de eminim ki senin deyiminle tüm günah çocuklarını tanıyordur.”
BAYAN McFEE: “Ama o bir Kızılderili ve dans etmez.”
BAYAN EPPINGWELL: (Gülerek) “O zaman onunla konuşarak seni hayrete düşürmüş olmam galiba.” (Sitka Charley’e yaklaşır, bu arada Bayan McFee tezgâha gider. Tezgâhtar onunla ilgilenir.) “Günaydın Charley, Kaptan Eppingwell’i gördün mü?”
SITKA CHARLEY: (Günaydın anlamında başını sallar.) “Evet.”
BAYAN EPPINGWELL: “Ne zaman görmüştün? Burada mıydı?”
SITKA CHARLEY: “Onu dün gece gördüm ben.”
BAYAN EPPINGWELL: “Ah!” (Gülerek) “Onu sonrasında gördüm zaten. Ama benimle burada buluşacaktı.”
SITKA CHARLEY: “Hımm.”
BAYAN EPPINGWELL: (Sohbet etmeye çalışır.) “Bu sabah çok soğuk.”
SITKA CHARLEY: “Hımm.”
BAYAN EPPINGWELL: “Ne kadar soğuk?”
SITKA CHARLEY: “Eksi altmış beş. Satılık köpek var mı?”
BAYAN EPPINGWELL: “Hâlâ köpek almaya mı çalışıyorsun? Bu kez kim için?”
SITKA CHARLEY: “Vanderlip. Sekiz köpek ister.”
BAYAN EPPINGWELL: (Şaşırır ve ilgilenmeye başlar.) “Bay Vanderlip mi?”
SITKA CHARLEY: “Hımm.”
BAYAN EPPINGWELL: “Köpeği ne yapacakmış?”
SITKA CHARLEY: “Hımm. Köpeğiniz var mı?”
BAYAN EPPINGWELL: (Zihninden ani bir düşünce geçer.) “Evet, satacak köpeğim var, daha doğrusu Kaptan Eppingwell’in var.”
SITKA CHARLEY: “Taze köpekler? Güçlü köpekler?”
BAYAN EPPINGWELL: (Düşünmeye başlar.) “Yani hayır. Şöyle oldu, kendisi daha dün geldi. Uzun bir yolculuk yapmıştı.”
SITKA CHARLEY: “Evet, biliyorum. Bin altı yüz mil. Köpekler bir deri bir kemik, tükenmişler, iyi durumda değiller.”
BAYAN EPPINGWELL: “Köpekleri ne zamana istiyor?”
SITKA CHARLEY: “Hemen şimdi, bugün.”
BAYAN EPPINGWELL: “Köpekleri neden istiyor?”
SITKA CHARLEY: (Umursamaz bir şekilde) “Ha?”
BAYAN EPPINGWELL: “Bay Vanderlip köpekleri ne için istiyor?”
SITKA CHARLEY: “Bu Sitka Charley’i ilgilendirmez. Vanderlip’i ilgilendirir.”
BAYAN