Cengiz Han'ı Aramak. Анонимный авторЧитать онлайн книгу.
öne çıkan bir lider portresi çiziliyor. Dalar, onun liderlik vasıflarını tasnif ederken zorluklardan yılmayan ve mücadeleden vaz geçmeyen özelliğinden başlıyor. Duygularını kontrol edebilmesi ve harekete geçmek için en uygun zamanı bekleyen bir lider olduğunu vurguluyor. Haksızlığa ve ihanete gereken cezayı verirken tarafsız davranmış, “intikam” duygusunu ölene kadar canlı tutmuştur. Bu duyguyu bir “muska” gibi yanında taşırken hayatının herhangi bir safhasında kendisine yardımı dokunanları da unutmayarak “vefakarlık” numunesi olarak takdir kazanmış, “dürüstlük” ve “sadakate” hem kendisi bağlı kalmış hem de bağlı kalanları ödüllendirmekten imtina etmemiştir. Bütün bunların ötesinde kendisine takdim edilen “Cengiz Han” unvanını hak etmek için “adalet” kılıcına sıkı sıkıya sarılmış, din adamlarını, bilim adamlarını ve sanatkarları yakında tutmuştur. Moğol Kurdu romanı onun bu liderlik vasıflarını ortaya koymak amacı güden bir kitap haline dönüşmüştür.
Rene Grousset’nin Cihan Fatihi Cengiz Han’ı doğumundan gelişimine ve ilerleyişine kadar ona efsanevi bir hava vermiştir. Asya Tarihi, Moğollar ve Cengiz Han üzerine akademik incelemeler yapmış bir tarihçi olan yazar, onun efsanesini doğumuyla başlatır ve asıl hikâyeyi, Moğolların türeyiş efsanelerinden itibaren, asıl öyküyü destekleyici bir ön öykü oluşturma yoluna gider. Bu da özellikle kurguda, Cengiz Han karakterinin geçmişine dair okurun belirgin bir izlenim oluşturabilmesini sağlar.
Romanda Cengiz Han, bilinen tarihi kaynaklar ışığında doğumunda avucunun içindeki kan pıhtısı, maceraya çağrılışı ve atılışı, ailesiyle birlikte terk edilişi, esir düşmesi, kurtuluşu, eşini bulup evlenmesi, onu kölelikten kurtarması, kendisinin kölelikten kurtuluşu ve nihayet büyük bir kabiliyet olarak Han olmayı hak edişiyle birlikte “seçilmiş kişi” veya “Gök Tanrı tarafından kutsanmış” bir lider olarak tasvir edilmiştir. Doğumunun “muştulanması” ile farklı bir kişilik olacağı önceden gösterilir. Olağanüstü şartlarda dünyaya gelir. Sıradışı bir çocukluk, gençlik ve liderlik örneği sergiler. Fatih Yılmaz yazısında ondan bahsederken “… Cengiz Han ve muadili liderlerin tarih sahnesine çıkışlarında efsanelerin üstlendiği tetikleyici rol, kahramanların buyruğu altında bulunan kitlelerin itaatini kolaylaştırdığı gibi sorgulanması güç otokratik rejimlerin doğuşunu da hızlandırmıştır” der. Moğol halkı şamanın çağrısıyla kutsallık yüklediği figürle bütünleşmiş ve onun mefkuresini kendi arzusunun merkezine oturtmuştur.
Valisi Yan’ın Bozkırın Kanlı Kılıcı Cengiz Han’ında anlatılan olaylar ve kişiler tarihin sararmış yapraklarından fırlamış gibidirler. Olaylar tarihin akışına uygun olarak ilerler. Tarih-edebiyat ilişkisine iyi bir örnek teşkil eder. Cengiz Han ve Harzemşahların lideri Muhammed iki karşı değer olarak okuyucunun karşısına çıkarılır. İlki adaleti ve mütekabiliyeti temsil ederken diğeri olması gerekenin tam tersi olarak “karşı değer” yani “olumsuz” bir tip olarak okuyucu ile buluşur. Kötü, adalet kavramından uzak ve acımasız davranışının cezasını ise hem kendisi hem halkı hem de günümüz Ukraynasına kadar uzanan coğrafyadaki halklar çeker. Moğolların gizli tarihinin yerine yazar Valisi Yan, tarihin karanlıklarında gizli kalmış sırların açıklanmasını tercih etmiştir. Harzemşahlar devleti aslında dışarıdan gelen tehditle değil içeride birlik olunamayışı ve ihanetlerle yıkılmıştır. Halkı cesaretlendirecek güçlü ve adil bir lider yoktur, acımasız ve adil olmayan, liyakatsiz kişiler ülkeyi yönetmektedir. Halk da çoluk çocuk ve özellikle de kadınlar büyük sıkıntılar çekmiştir.
Okuru, bir milletin dışarıdan önce içeriden nasıl yıkıldığına şahit etmiştir. Dede Korkut’un dediği gibi hain içerden olunca kapı kilit tutmamıştır. Kilitsiz kapıyı da biraz güç ve cesaret sahibi milletler muhakkak açmaya gelecektir ve gelmiştir. Bu romanda Harzemlerin kilit tutmayan kapısına da Moğollar gelmiştir. Birlik olmayan yerde dirlik kalmayışını onların istilalarıyla somutlaştırmıştır. Cennet gibi tabir edilen Harzem Ovalarında taş üstünde taş bırakmayıp, büyük bozgunlara sebep olmuşlardır. Halkın cesaretsizliği, sebatla müdafaa edilememesi, kadınların ve çocukların sıkıntıları, kocaların çaresizliği, şahların, hanların ve beylerin liyakatsizliği, Cengiz Han’ın ve Moğolların düşmanın birlik kuramayışını fırsata dönüştürüp hem büyük bir başarıya hem de büyük bir yıkıma sebebiyet vermeleri anlatının yapı taşları olmuştur. Ümmügülsüm Korkmaz’ın da yazardan alıntıladığı; “…İyi seçilen yol, insanı bu dünya keşmekeşinde arzu ettiği noktaya götürür, yanlışlık ve düşüncesizlik ise sadece karanlık ve korkunç ölüm uçurumuna iter” ifadesi romanı özetler niteliktedir.
Conn Iggulden’in üçlemesi Ovaların Kurdu Cengiz Han, Okçuların Efendisi ve Tepelerin Kemikleri adını taşıyor. Her üç romanda da hareketli bir hayat okuyucu ile buluşur. İlk cildin başlarında Yesugey ve onun öldürdüğü Tatar reisi Timuçin-Uge ön plana çıkar. Avucunda kan pıhtısı ile doğan Timuçin on iki yaşına geldiğinde daha sonra evleneceği Börte ve ailesi ile tanışır. Babası öldürülen Timuçin, Börte’yi getirir ve onunla evlenir. Bir baskın sırasında kaçırılan Börte bir müddet esir kaldığı yerde tecavüze uğrar. Timuçin karısını kurtardığında gebe olan kadının doğurduğu ilk oğul Cuci’nin kimden olduğu bilinmez. Timuçin bir yandan intikam alır bir yandan da dağınık vaziyetteki kabileleri etrafına toplarken gücüne güç katmaya başlar. İkinci ciltte Moğolların Gizli Tarihi’nde kendine yer bulan ve Cengiz ile kardeşleri arasına fitne soktuğu için öldürülen Şaman Kökçü, olaylara dâhil olur. Moğollara en son katılan Uygur hakanından Çin’in kuzeyinde bulunan Jin İmparatorluğu ile kuzeybatıda bulunan Şia İmparatorluğu hakkında bilgi alır. Cengiz Han’ın sıradaki hedefi Jin İmparatorluğu’dur. Cengiz ile yapılan savaşı kaybeden Jinler, çok büyük miktarda vergi ödeyerek savaşı bitirirler. Ancak Jin imparatorunun kaçtığını duyan Cengiz Han, savaşçılarına şehri yaktırır. Üçüncü kitapta oğullarını dört bir yana gönderen Cengiz Han, komşu devletlerle ticari ilişkiler kurmaya başlar. Elçiler ve kervanlar gönderir. İşte bu kervanlardan birinin önü Otırar şehrinde kesilir ve hepsi öldürülür. Elçi halkın önünde küçük düşürülür ve aşağılanır. Harzemşah Celaleddin bu olaylardan sorumludur. Cengiz ve oğulları hem Otırar’ı yakıp yıkarlar hem de önlerine kattıkları Celaleddin Şah’ı Kalka ırmağına kadar kovalar ve orada yok ederler. Alamut kalesi ve romanda geçtiği gibi “yaşlı adam” olayların merkezine düşer. Tarihe en büyük suikastçı olarak geçen “yaşlı adam” Cengiz Han tarafından öldürülür.
Filippi, Garcia, Favereau’nun birlikte ortaya koydukları çizgi roman Cengiz Han 1206’da Timuçin’in Cengiz Han ilan edilmesi ile son bulur. Çok hızlı bir zaman atlamasıyla ilk sayfada kağnı arabası üzerine göğsünde kılıcı ile yatırılmış Cengiz Han’ın ölüm haberinin isimsiz talebenin ustasına getirmesiyle başlar. Sonunda usta Chang Chun da ölür. Kendisine “gören, ilen ve anlatan” rolü yüklenen usta, vazifesini tamamladığı anda son nefesini verir. “Gençlik iksirinin formülünü bilmeyen rahip Chang Chun, Cengiz Han’la aynı zamanda, 1227 yılında öldü” ifadesi romanın bitişini imgeler. Bu rahibin isimsiz talebesinin karmaşık duygular arasında söylediği; “… Sıra dışı bir adamın akıl almaz hikayesi!” ifadesi bütün romanın özeti gibidir.
Etrafında hep şamanlar, astrologlar, kâhinler, rahipler ve büyücülerin olduğu anlatılan Cengiz Han bütün sırlarıyla birlikte ölmüş ve mezarı da bir sır olarak kalmıştır. Tarihsel gerçeklik üzerine kurulduğu aşikâr olan bu romanın dünyası da buna son derece müsait bir durumdadır.
Türk Dünyasında Cengiz Han
İçeriye dönmeden evvel, içeriden mi yoksa dışarıdan mı olduğuna okuyucuların