Cengiz Aytmatov ve Masal Dünyası. Анонимный авторЧитать онлайн книгу.
an Söylemez, Mehmet Emrecan Yük
Cengiz Aytmatov ve Masal DünyasıEfsanelerin Arketipsel Çözümlemesi
Her yazar bir milletin çocuğudur ve o milletin hayatını anlatmak ve kendi vmillî gelenek ve törelerini kaynak alarak zenginleştirmek zorundadır.
Bağımsızlığın 30. Yılında Cengiz Aytmatov’un aziz ruhuna ithaf olunur!..
TAKDİM
Sevgili okuyucu,
Cengiz Aytmatov, dünya seviyesindeki eserlerin listesinde yer alan ve ruhani temizliğe çağıran eserleri ile dünya medeniyetini zenginleştirmeye büyük katkıda bulunmuştur. Aytmatov sadece Kırgız halkının değil, Türk dilini konuşan bütün halkların iç dünyasına kapı aralayan, millî bir betimleyicidir.
Aytmatov’un eserlerinde anlatılan mitler, efsaneler ve masallar özel ilgiyi hak ediyorlar. Yazar eserlerinde bin yıl önceki folkloru, ataların vasiyetleri ve onların derin felsefesine dayanarak günümüzün sorunlarını, hayatın gerçeklerini büyük bir ustalıkla yansıtabilmiştir.
Elinizdeki kitabın, Aytmatov’un eserlerindeki mitolojik ve folklorik motifleri tanıtacağına, ayrıca okuyucuların Aytmatov’un dünyasını bir kez daha dolaşıp onu hatırlamalarını sağlayacağına inanıyorum.
Kitabın yazarlarına edebiyat biliminin “Aytmatov çalışmaları” alanındaki katkılarından ve emeklerinden dolayı teşekkür ederim. Kardeş Türkiye’de Aytmatov’un eserlerine olan ilgiyi bu kitapla daha da artırıp derinleştirebileceğimize içtenlikle inanıyorum.
Saygılarımla,
SUNUŞ
Cengiz Aytmatov… Âlem… Edebiyat… Bu üç temel kavram, günümüzün değişen dünyasında çok katmanlı bir anlam taşıyor. Cengiz Aytmatov ulusal bir yazar ve yerel edebiyatın temsilcisi olmasına rağmen, onun edebî dünyası giderek daha küresel hale geliyor.
Edebiyat, her şeyden önce sanatsal estetiğin, o halkın manevi kalbinin ve ruhunun bir ürünüdür ve ancak bu değerler yazarın eserleri aracılığıyla insanlığın doruklarına yükseldiğinde, bu milli edebiyatın derinliği ve anlamı genişler. Aytmatov bu meridyende yaşıyordu. Bugün Aytmatov evrensel bir manevi kod haline geldi. Eserleri yeryüzünün bütün köşe bucaklarında okunmaktadır. Edebi hazineler, şaheserler ve büyük yeteneklerle dolu olan Avrupa neden uzaklardaki Kırgızistan yazarının eserlerine bu kadar dalmış ve romanlarını ve kısa öykülerini özel bir özveriyle okuyor?
Avrupalı okuyucu Aytmatov’un eserlerinde ne buldu? Bakış açısı, dünya görüşü, mentalitesi, yurt severliği önemli ölçüde farklı olan Avrupalı okuyucu Aytmatov’un eserlerinde nasıl bir manevî ve bediî güzelliğin sırlarını açabildi? Bu elbette, yaşlı bir adam için çok zor bir soru olabilir, ancak aynı zamanda ilginç bir durum da yaratabilir.
Bu iki büyük kavramın anlamı nedir?.. Aytmatov veya Aytmatov fenomeni nedir?.. İnsanda insanlığın korunması mı?.. Bu soruda olduğu gibi Aytmatov işte bu soruyla yaşadı, insan merkezli dünyanın en acil soruları olan evrenin gerçekliğini konuştular ve hem kendisi hem de bizim için cevap aradı…
Aytmatov, bize sadece kalbin sesini iletmekle kalmamış, insan dehasıyla dünya medeniyetinin ilerlemesine ve çağın yeni bir entelektüel ortamının gelişmesine de katkıda bulunmuştur. Aymatov’un dönüşümü, her şeyden önce, insanlığın hümanist düşüncelerini uyandırdı, insan toplumunu evrenselleşmeden kurtarmaya çalışan dünya görüşünün manevi bir galaksisini yarattı.
İşte bu mahalli insan, küresel bir düşünür olduğunu kanıtladı, bununla birlikte Aytmatovluk ruh alanını, medeniyetler ittifakını yarattı… Bu ruhî alyans, en evveli manevi erkinliğine, bağımsızlığına, insandaki insanî idealler doktrinine dönüşen ruhun birlikteliği.
Cengiz Aytmatov’un dediği gibi, “Biz dünyayı değiştirdik, dünya bizi değiştirdi.” Aytmatov’un fikir ve düşünceleri, günümüzün değişen dünyasında, çağın sorunlarına cevap bulmak için dünyanın dört bir yanındaki zeki insanlarını araştırma, tartışma ve ortak çabaya davet etmektedir. Aytmatov’un fikirleri bizimle yaşıyor, o bizim için gerçek bir insan, bizimle birlikte, çünkü Aytmatov, Aytmatov’un fikirlerinde yaşıyor.
Büyük yazarımız Cengiz Aytmatov’un bilgeliği, “Ne yaparsa insan büyük insan olur, insanoğlu ne zaman çözer, ne zaman karar verir!?” Modern uygarlığın sorunlarını ancak insan haysiyetini koruyarak çözülebileceğini kaydedip gitti.
Aytmatov’un tüm hayatı ve çalışması, eski Sovyetler Birliği’nin ve dünya sosyalist imparatorluğunun kalbi haline gelen komünist sistemde geçti. Bu dönem hayatında mücadele ve mücadele yıllarıydı. Babası zulme uğrayan eski bir aktivistin oğlu, totaliter rejimin zor durumunu küçük yaşlardan itibaren görmüş ve bu dönemin zor yıllarında evlilik konusundaki görüşleri ve duruşu şekillenmiştir.
Bu dönemin acısı, babasını erken kaybetmesi, hayatının zorlukları, tüm bunlar onu içsel hazırlığını, tüm kalbini bir sanat eserinde ifade etmeye, hayatını edebiyata adamaya motive etti.
Bu iki kavram birbirinden ayrılamaz. Aytmatov, Gün Uzar Yüzyıl Olur, Elveda Gülsarı, Cemile, Cengiz Han’a Küsen Bulut, Erken Gelen Turnalar ve son çalışması Dağlar Yıkıldığında gibi eserlerinde evvela kendi dünyasını, kendi trajedisi ile hayatını, kendi sevgisi ve çelişkisini, ömürdeki acı gerçeği, yani bütün hayatın çilesini, kanı ve canı ile geçirdiği azap ve eziyetin prizmasından gösterdi.
Жазуучуга тагдыр керек, ошол тагдыр гана аны мыкты чыгармаларды жаратууга түрткү бере ала тургандыгын Айтматовдун өмүр жолунан көрүүгө болот…
O kuşağın kaderiyle örtüşen zor bir dramdı. Aytmatov’un büyüklüğü o zor çağın magmasında yaşadı, o dönemin bütün dramını gösterebildi. Bu anlamda onun yaratıcı kodunun formülü yatıyor. Tek kelime ile ifade edilirse bu “kader”dir… Aytmatov, Sovyet sisteminin zorluklarını yaşamamış olsaydı, yazar olup olmayacağı tartışılırdı. Yazarın bir kadere ihtiyacı vardır ve işte bu kader da onu güçlü eserler yazmaya götüren dürtüyü Aitmatov’un hayatından da anlamak mümkündür…
Yazarın eserlerinde toplumsal akıl ve zihinden ne kadar ileride gittiğinin, kendi fikirleri ile çağdan ayrılıp, onu arkada bırakıp, ileriye, sonsuzluğa, geleceğin inanç matrisini gelecek nesillere bırakıp gidişini, biz şimdi neredeyse dünyanın geride bıraktığı tozu yuttuğunu seziyoruz.
Aytmatov’un benzersizliği, her birimizin manevi dünyanın ayrılmaz bir parçası olarak oluşumunu etkilemesi, her birimizin bir adam, insan olarak zihnimizi paylaşması, iç dünyamızı arındırması, kalplerimizde büyük Aytmatov’un sözünün tohumlarını bırakması, bu büyük haysiyet bizi hayatın içinden çıkılmaz labirentinden, manevi felçten kurtardı …
Zaman kendi kanununa göre devam ediyor. Şimdi bir yol ayrımındayız. Ama bu zorlu yolda asıl zaferimiz, özgürlük oldu, kalp ve ruhun özgürlüğü oldu! Bağımsız bir toplumda yaşamın kendisi, insan yaşamının büyük bir medeniyetidir.
Sadece dış görünüşümüzle değil, içimizdeki insanî düşüncelerinin bağımsızlığı ile ancak özgürlüğe hazır olabiliriz. Fikrî hürriyeti olan insan ancak özgür bir toplumu hak eder. Aytmatov’un miras bıraktığı gibi, «her zaman iç ruhun özgürlüğü için savaşmalıyız …» Çan sesi gibi düşen Kassandra’nın çığlığı, sesi, insanı genetik olarak ahir zamana alıp götürmekte olduğunu ve bununla birlikte insanlık medeniyetinin güneşinin batmakta olduğunu işaret ediyor. İşte bu insanî akıl, hafızaya kaydediyor mu yoksa insani akıl hafızaya mı çağırıyor?! ..
“Biz