Cengiz Aytmatov ve Masal Dünyası. Анонимный авторЧитать онлайн книгу.
aynı gemideyiz, önümüzde kocaman kozmik bir muhit var.” İnsan gemisini bu okyanusta batırmadan, küresel afetten, terörizm ile faşizmden, aşırı köktendincilik ve despotizmden korumalı, dünyayı gözünün bebeği gibi saklamalı. İşte bizim yani bütün insanlığın kutsal görevi!
İşte bu endişe verici soruyu bütün insanlara ve insanlığa, dünyaca tanınmış düşünür, hümanist, filozof, yazar Cengiz Aytmatov bize manevi bir eğilim olarak anlata geldi.
Cengiz Aytmatov kendi zamanında “Dünyayı kurtarmak için, insandaki insanlığı kurtarmak için!” demişti.
Bu söz doğruluğunu binlerce kez kanıtladı!
Ünlü yazar Cengiz Aytmatov, Kırgız millî edebiyatının ününü uluslararası düzeye yükseltti, adını uzaklara taşıdı. Dünya halklarının Kırgızları Cengiz Aytmatov aracılığıyla tanıdığı sözü de doğrudur. Kitapları tüm ulusların dillerine çevrildi.
Aytmatov dünyaca ünlü bir yazardır. Türk dünyasının önde gelen yazarlarındandır. Eserleri hemen hemen tüm Türkçe konuşan halkların dillerine çevrilmiş ve ilgiyle okunmuştur. Cengiz Aytmatov Türk dünyasının “çoban yıldızı”dır. Manevi yüksekliği de Türk dünyasının büyüklüğünü de Aytmatov’un yüksekliği ile ölçüyoruz. Yükseklik sadece yükseklikle ölçülür. Cengiz Aytmatov, Türk dünyasının manevi bir “meşalesi”dir.
Büyük yazarın aşkın büyüklüğünü yücelten ilk aşk hikayesi “Cemile” povesti, Louis Aragon’un Aytmatov hakkında yazdığı ve dünyaya duyurduğu “bu eser dünyada ne kadar sevgi konulu eser yazılsa da bu sevgiyi öne çıkaran en güçlü hikaye” diyerek paha biçmişti. Her şeyden evvel Aytmatov’un eserlerine Avrupa okurunun penceresini açıvermişti.
Kırgızistan’ın son 40 yıldır çeşitli büyük yazarların en iyi romanlarını okuyan ama aynı zamanda okuyucu kitlesi yüksek olan Kırgız yazarının Avrupa’ya gelişi ve manevi rekabet yaratması, yüksek edebiyatın ilk işaretiydi…
Ünlü Kazak şairi Muhtar Şahanov’un, “Evrende iki Cengiz yaşadı. Biri dünyayı kılıçla fethetti, biri kalemle fethetti. Kılıçla fetheden Cengiz Han’ın adı lanetle, kalemle fetheden Cengiz Aytmatov’un adı ise insan övgüsü ile sonsuza kadar korunacaktır” diyen bir sözü var. Cengiz Aytmatov’un eserleri tüm Türk halklarının dillerine çevrildi ve Türkiye’de onun edebî dünyası defalarca yayınlandı. Aytmatov Türk dünyasının bir yazarı!
Haziran 2008’de biz sadece Aytmatov’u değil, bütün bir çağı son yolculuğuna uğurladık… Çünkü Aytmatov, zamanının ruhsal bir yansıması, ruhsal bir özüydü… Aytmatov gözleri kapansa bile onun ruhu ve ruhsal zenginliği bundan sonra da dünyanın dört bir yanında dolaşmaya devam edecek. Onun ölümsüzlüğü, sonsuzluğu eserlerinde…
ÖNSÖZ
Cengiz Aytmatov’u 10 Haziran 2008’de “ebediyete” yolcu ederken geride bıraktıkları ile yetinmek zorunda kalacağımızı biliyorduk. Aslında “gidişi” ile değil de “geride bıraktıkları” ile yükümüzü oldukça ağırlaştırdı. “Ben yazdım yazacağımı, artık gerisini siz düşünün!” der gibi terk etti bu dünyayı. Gitmeden önce herkesi, bütün insanları ve insanlığı uyardı. Kendisini mitolojik kahraman Kassandra’nın yerine koydu ve acı veren geleceğin habercisi oldu.
Aytmatov 24 Ekim 2000’de Milliyet gazetesine verdiği demecinde şöyle demişti: “Değişme insanların bilinci ve isteği dışında gerçekleşir. Dolayısıyla değişim kaçınılmazdır. Sovyetlerin yıkılması da insanlık için bir değişimdi. Gelişmeyi vadettiği için elbette sevindim. Ancak, yeni zaman beni aşırı sevindirmedi. Çünkü gelecek zamanda zorluklar ve sıkıntılar olacağının farkındaydım. Gelen şey cennet değil!”1 Yıl 2000, sıradan bir yıl değildi; çünkü “yeni bir milenyum” başlıyordu. Hazır mıydık veya insanlık hazır mıydı? Bilmiyorum. “Değildik!..” demek istemediğim için “bilmiyorum” demek bir nevi kaçış yolu. Aytmatov biliyordu ama. Bizi, insanları ve aslında “insanlığı” uyarmıştı. Sadece bu söyleşisiyle değil, bütün yazdıklarıyla uyarmıştı. Bu ciddi; fakat ciddiye alınmayan uyarılara kısaca bir göz atalım.
Cengiz Aytmatov’un geride bıraktığı eserleri insanın veya insanoğlunun önce kendini, sonra etrafındakileri, daha sonra da tabiattakileri fark etmesini sağlıyor. Dolayısıyla okuyucu “kendisinin, etrafının ve tabiatın” farkına vararak yaşam kalitesini yüksek tutuyor. Okuyucu, Beyaz Gemi ile yok olmakta olan maralların yanı sıra yok olmakta olan bir doğadan, yok olmakta olan şuurlu ve millî kimliğinin bilincinde bir Kırgız neslinin varlığından haberdar ediyor. Mümin dede ile kaybolmakta olan millî bir bilinci temsil ettiriyor, nesli tükenmekte olan maral ana ile geçmişi, kendini sulara bırakarak babasına ulaşmaya çalışan isimsiz küçük çocuk ile de geleceği temsil ettiriyor.
Gün Olur Asra Bedel romanı, Cengiz Aytmatov’un Kırgızların varlığını anlamlandıran, geçmişine ışık tutan, geleceğini aydınlatan bir eseri olarak okuyucunun karşısına çıkıyor.
• Önce “Nayman Ana” ile çevrelenmiş, kuşatılmış, işgal edilmiş, iğfal edilmiş, iğdiş edilmiş bir bellek mekânı olan ‘ana beyit’in kutsallığını hem Kırgızlara hem de bütün dünyaya haykırıyor.
• İnsanlar arasındaki düşmanlık yüzünden “mankurt”laştırılmış Colaman ile okuyucunun gözünü açıyor.
• Özünü ve benliğini, kimliğini kaybetmiş Sabitcan ile rejimin eğitim yoluyla Kırgızları nasıl köleleştirdiğini anlatıyor, daha acısız, daha farkında olmadan.
• Ardından tüm insanlığın iki süper güç tarafından nasıl haklarından mahrum bırakıldığını gösteriyor.
Kıyamet veya Türkçeye tercümesi ile Dişi Kurdun Rüyaları, tam bir insanlık trajedisi olarak okuyucunun karşısına çıktı. “İnsanlık trajedisi” diyoruz; çünkü insanlığını yitirmiş uyuşturucu tacirleri, bağımlıları, kaçaklar, dinden imandan çıkmış insanlar, tabiatı ve tabiatın kendilerine sunduğu nimetlere şükretmek bir yana bu nimetlerin farkında bile olmayan ve doğayı acımasızca katleden sayga avcıları. Bunların da ötesinde üçüncü batında doğurduğu dişi kurdun yavrularını çalan Bazarbay. İşte bu da tam bir “insanlık trajedisi.” Bütün bunlarla münferit olarak mücadele etmeye çalışan Avdiy Kallistratov ve dürüst, namuslu, çalışkan, kendi hâlinde ama hem kendi varlığının hem etrafındakilerin hem de tabiatın ‘farkında’ olan Boston. Nihayet onun kendi evladını vurması ve yaşadığı trajik son.
Cengiz Aytmatov’un genelde ilham kaynağı olan Orta Asya ve özelde Kırgız mitolojisinden ve tarihinden bir defalık ayrılıp antik Yunan mitolojisine uzandığı eserinin kahramanları Robert Bork ve uzaylı rahip Filofey. Okuyucu, Robert Bork ile bozulmaya yüz tutan, üstelik insan eliyle yok olmaya yüz tutan ve bu bozulmaya sessizce tepki veren, topluca intihar eden balinaların varlığının ‘farkına’ varıyor. Romanın yayımlanmasına kadar yalnızca haber değeri taşıyan insanlar dışındaki canlıların münferit veya topluca intiharları, bu defa bilinçli ve varlığının farkında olan okuyucuların dikkatlerini çekiyor, belleklerine yerleşiyor.
Kıyamet’teki dişi kurt Akbara’nın bir nevi intiharı, Kassandra Damgası’ndaki baykuşun Kremlin Meydanında kendini ölüme
1
Orhan Söylemez. “Gelen şey cennet değil!”