Cengiz Aytmatov ve Masal Dünyası. Анонимный авторЧитать онлайн книгу.
Geçmiş veya mevcut zamanda gerçekleşen her türlü oluş, olay ve düşünceyi açıklarken yalnızca sosyal bilimlerin bir disiplininden faydalanarak açıklamada bulunmaya çalışmak sığ bir yaklaşım olabilir. İnsan bedeninin yeryüzündeki içsel ve dışsal tüm ürün veya kazanımlarını yansıtan bu bilim dallarının çalışma prensibi şu şekilde örneklendirilebilir: nasıl ki bir ameliyat, alanında uzmanlaşmış sağlık çalışanları ve hekimler tarafından dayanışma içerisinde yapılıp insanı sağlığına kavuşturmayı amaçlıyorsa yukarıda zikredilen bilim disiplinleri de aynı şekilde birbirlerinin işleyişine karşı aynı şekilde sorumludurlar.
Psikoloji ve edebiyat, her ne kadar farklı disiplinler olsa da kaynağını tek bir yerden alan ve kimine göre sanat kimine göre ise bilim dalı olan iki farklı disiplindir. Psikoloji ve edebiyatın kaynağının “ruh” olduğu alışılagelmiş bir kabuldür. Fakat, bu tanım yanlış olmasa bile eksik bir tanımlamadır. Psikoloji ve edebiyatın kaynağı, tarihte kaostan kozmosa doğru gelişen olayların insanlara yansımasından başka bir şey değildir. Yani, tüm sosyal bilimler disiplinlerinin temeli ve mihenk taşı, “tarih” bilimidir. Ruh ise yalnızca bu temelin alt başlıklarından biridir. Fakat, yukarıda da ifade edildiği üzere bir olay ya da düşünceyi açıklamak gerektiğinde tarih de tek başına yeterli olamayacaktır. Dolayısıyla, bir senkronizasyon söz konusu olmalıdır. Bu duruma insan bedeninin uzuvları ile olan ilişkisi örnek olarak verilebilir. Aksi durumda yanlış çıkarımlar yapmak mümkün olabilir. Disiplinlerin başta kendi aralarında, sonra da psikoloji ve edebiyat ile olan ilişkisini ve işleyişini izah ettikten sonra edebiyat ve edebiyat ürünleri ile psikoloji hakkında kısaca şunlar söylenebilir.
Edebiyatın çeşitli misyonları vardır. Bu çalışmayı da ilgilendiren misyonlarından birisi de insanlığın geçmiş deneyim, tecrübe ve ruh hâllerini yansıtarak kendisinden sonra gelen veya gelmekte olan nesillere ışık tutarak aydınlatıcı bir görev üstlenmesidir. Özellikle mit, efsane, masal, destan, halk hikâyesi, menkıbe, memorat ve fıkra gibi anlatma esasına bağlı edebî türlerin içerisinde yoğun bir şekilde kullanılan alegori ve metaforlar bu durumla ilişkilidir. Bu türlerin zamanında Türk edebiyatında bu kadar çok talep edilmesinin hem evrensel hem de Türk halkında daha çok öne çıkan -ve belki de Türk halklarına has- iki gerekçesi vardır:
Bunlardan ilki yani evrensel gerekçedir. İnsanlığın örgütlenebilme becerisini sağlamasında kullandığı en temel araçlardan birinin anlatılar olmasıdır. Anlatıların en eski biçimleri olan ve edebiyat geleneği ile sinema gibi çağdaş anlatı araçlarının da temelini oluşturan sözlü anlatıların sahip olduğu işlevlerden biri, metinleri üreten ve tüketen kitlenin örgütlenmesine katkıda bulunmasıdır. Bu açıdan mit, efsane, masal, destan, halk hikâyesi, menkıbe ve fıkra gibi anlatı türleri; toplumdaki kimlik bilincine dair kalıplaşmış bilginin dışa vurulduğu örnekler olarak kabul edilebilir.30
İkinci bir görüş olan Türk halklarınca sözlü kültür ürünlerinin bu kadar talep edilmesi ise yazının ve yazılı ürünlerin geç içselleştirilip göçer halkların ekseriyetle anlatarak çözüm sağlama ve iletişim kurma ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Yazılı edebiyat çoğunlukla yerleşik hayatın bir ürünü olduğundan göçer Türk halkları için anlatma esasına bağlı edebî türler her zaman daha cazibeli gelebilmektedir.
Edebiyat ürünlerinin yoğun bir şekilde sembolik anlam, alegori ve metafor barındırması kısaca yukarıda açımlanmaya çalışılmıştı. Karanlıkla kalan olayları veya gönderilen ontolojik bilgileri ise psikoloji disiplininden faydalanarak izah etmek mümkündür. Psikoloji disiplinini kuramsal bir zemine oturtan ve deneysel incelemeleriyle bilimsellik kazandıran Sigmund Freud ile Carl G. Jung’un edebiyat ürünleri ile ilgili çıkarımları oldukça önem arz etmektedir. Edebiyat ürünlerinin Freud’un sahip olduğu psikanaliz ve Jung’un sahip olduğu analitik psikoloji ile ilişkisi aşağıda, şu şekilde açımlanabilir.
3.1. Edebiyat, Psikanaliz ve Analitik Psikoloji İlişkisi
Edebiyat ürünlerindeki psikolojik unsurların incelenmesi Freud ile başlamaktadır. Freud, eserin yazarını merkeze alarak edebiyat eserlerini inceler ve belli başlı çıkarımlarda bulunur. Hem yazarı hem de eseri psikanalitik kurama göre çözümler. Freud’un çözümlemelerde yazar ve çocukluğuyla bu kadar ilgilenip eseri gölgede tutması, Jung’a göre doğru bir yöntem değildir. Freud’un bu konuda kaleme aldığı Sanat ve Sanatçılar Üzerine adlı yapıtı oldukça önemlidir. Alanında yapılmış ilk çalışmalardan olma özelliğini taşır.
Jung ise daha objektif yargılarla yaklaşarak edebiyat ürünlerinde eserin de yazar kadar önemli olduğunu ve ikisinin bütünlüğü sağladığını savunmaktadır. Örnek vermek gerekirse Freud’un psikanalitik kuramının başlıca özelliği olan “çocukluk” kavramı Jung’da belirleyici bir unsur değildir. Jung, yazarın da önemini göz ardı etmeden metin merkezli çözümlemeyi savunur. Jung ile Freud’un edebiyata bakış açısı arasındaki farklılıkların sınırları çizildikten sonra Jung’un görüşlerinin detayları bir alt kısımda, Carl Gustav Jung ve Analitik Psikoloji Kuramı adlı bölümde değinilmiştir.
4. CARL GUSTAV JUNG VE “ANALİTİK PSİKOLOJİ” KURAMI
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.