Doğumunun 100. Yılında Cengiz Dağcı'ya Armağan. Анонимный авторЧитать онлайн книгу.
kadar Kırım Türklerini sürgün edildiği coğrafyalardan bilhassa Özbekistan’da, o da çok uzun yıllar sonra Âşık Ömer ve diğer halk edebiyatı ve folklor ürünleri, başta Cafer Bekirov tarafından derlenip yayımlanmış olsa bile bu eserler, Sovyet politikalarıyla uyumlu biçimde daraltılmış bir “boy” kimliğinin (oto)sansürlü eserleri olmaktan ileri geçememiştir. Oysa hanlığın Ruslarca işgalinden sonra zaten iki görüş öne çıkmıştı. Bunlardan birisi Ceditçilik yaygın adıyla bilinen “dilde fikirde işte birlik” şiarıyla simgelenen ortak Türk kültür ve edebiyatının siyasal kimliğe doğru yol alışı demek olan fikir akımıydı ki bütün Rusya Müslümanlarını etkileyen bu akımın başlangıç mekânlarından birincisi Kırım ve İsmail Gaspıralı’ydı. Diğeri ise bunun hayali ve fantastik olduğundan hareketler uzlaşmacı bir yaklaşımla ortaya atılan “boy” dili ve edebiyatı olup herhangi bir siyasi emel taşımayan yaklaşımdı. Ruslar birinci düşünceye hiçbir şekilde fırsat tanımazken ikincisini göreceli ve kontrollü olarak desteklemişlerdir. Nitekim bu yaklaşım tarzı, ne devlet olarak ne de siyasi temsil olarak herhangi bir iddia üzerine inşa edilmemiştir. Nitekim dinî kimliği ön plana çıkaran “eski”nin temsilcileri de bu görüşe yakın durmuşlardır. İşte Cengiz Dağcı’yı tam da bu fikir kargaşası içinde bir yerde buluruz.
Şimdi birkaç örnekle durumu somutlaştırmak isteriz.
KIRIM’DAN TAŞINAN RITÜELLER
Cengiz Dağcı’nın sürekli ve tekrarlarla anlattığı kültürel miras unsurları arasında ritüeller özel bir yer işgal eder. Kırım Türklerinin bayram ve ritüelleri arasında Hıdrellez gibi yaygın ritüeller olduğu gibi Derviza gibi yerel ve özcü ritüeller de vardır.
Türk kolektif belleğinin döngüsel anlamda güncellenmesine ve işlevsel olarak sürdürülebilir olmasına katkı sağlayan ritüellerden biri de Hıdırellez’dir. Anadolu’da, Balkanlar’da ve Kırım’da kutlanan müşterek bir bahar bayramı olarak Hıdırellez, Cengiz Dağcı’nın eserlerinde sıkça sözü edilen baharın gelişini kutlama merasimidir. Badem Dalına Asılı Bebekler’de Hıdırellez’in ilk akşamında Anadolu’da martufal gibi değişik adlarla anılan mani söyleme geleneğine atıflar vardır:
“Her biri tabak büyüklüğünde, Hıdırellez’in ilk akşamında komşu evlerde birikip sedirler üstünde tatlı seslerle mâni söyleyen allı tüllü güzelim Tatar kızları kadar rengârenk ve canlıydı yıldız çiçekleri.” (Dağcı, 2010: 130).
Kırım’da Hıdırellez’e özgü bir diğer uygulama ise genç kızların çiçek fidesi ekmeleridir. Dağcı, ayrıntı vermez ama bu uygulama da bir çeşit fal bakma uygulamasıdır. Akşamdan ekilen fidenin sabaha ne kadar uzadığına bakılarak o yılın nasıl geçeceğine dair çıkarımlar yapılır. Bu uygulama, Hıdırellez kutlaması yapılan hemen her coğrafyada görülür:
“Akşam yemeğini geç bir zamanda, hemen hemen sessizce yedik. Yatmadan önce Hıdrellez günü, köy kızlarının mezarlığa gelip mezarlığın güneşli duvarı dibinde çiçek ekeceklerini söyledi.” (Dağcı, 2010: 201).
“Tüm Tatar kızları dilsiz, sağır ve kör doğarlarsa mezarlığa çiçeği kim eker, Hıdrellez günü?” (Dağcı, 2010: 264)
“… her bahar akların en akıyla çiçek açan elma ağaçları, Hıdırellez’de mezarlık duvarı dibinde çiçek fideleri diken kızlar; Derviza günlerinde bayrak tutan delikanlılar; ve serçeler, saksağanlar, karatavuklar; Kasım’da yaylaya yağan ilk kar… ve ben.” (Dağcı, 1992: 10)
“Her şey, her yer yerli yerindeydi. Hıdırellez’de kızlar çiçek fidelerini dikiyorlardı mezarlık duvarı dibinde…” (Dağcı, 1992: 188)
Hıdırellez’in Kırım’da baharın simgesi oluşu ise Dağcı’nın şu satırlarında ifadesini bulur: “Daha Hıdırellez gelmeden bir gelinin tazeliği ve güzelliğiyle süslenmişti yeryüzü. Yamaçlar yeşermiş, ağaçlar çiçek açmış;…” (Dağcı, 2010: 188).
Hıdırellez’de genç kızlar türküler, maniler söylerler:
“Hıdırellez’de cevizlerin gölgesinde kızlar şarkı söylemeyecekler mi?” (Dağcı, 2010: 272); “Hıdırellez’de söylenen şarkıların…”(Dağcı, 1992: 19); “Hıdırellez’de Kızıltaş kızlarının türkülerini dinlememiş,…” (Dağcı 1992: 195); “Hıdrellez’lerde saçlarına çiçekler takmanın özlemiyle ölen genç kızları görüyordu;…” (Dağcı, 2013: 99).
Hıdırellez’de söylenen şarkılar, maniler Dağcı’nın çocukluğunda dahi unutulmaya yüz tutmuştur. Roman kahramanı Zöhre Hanım her zaman değil sadece Hıdırellez’de şarkı söyler: “Niçin bugün? Çünkü bugün Hıdrellez”dir.” (Dağcı, 2010: 202). O da şarkının gerisini bilmemekte, sadece iki dize söylemektedir: “Bugün Fatma süslendi / Ferişteler seslendi…” (Dağcı, 2010: 202).
Hıdırellez’in yemekleri de özeldir: “Yok; basbayağı bir gün değildi o gün. Hıdrellez’li, hamsili, göbelezli, taze patatesli ve maydanozlu bir gündü o gün.” (Dağcı, 2010: 209).
Hıdırellez’de her yerde olduğu gibi Kırım’da da su başlarına gidilir:
“Hıdrellez’deki gibi denize gidiyorlardı.” (Dağcı, 2007: 34).
Temizlenme, arınma günüdür Hıdırellez: “Sonra beynim paslanır ve ömrümde yüz Hıdrellez yaşasam bile paslı beynimle düşlerimi yosunlardan temizleyemem.” (Dağcı, 2010: 222)
Yeni eve Hıdırellez’de girilir: “Önümüzdeki Hıdrellez’de yeni evceğimizde oturacağız inşallah diyorlar.” (Dağcı, 2010: 228)
Yukarıda alıntıladığımız örnek metin parçaları dışında Badem Dalına Asılı Bebekler (Dağcı, 2010: 203, 210, 216, 219, 223, 233, 244, 251, 264, 271), Onlar da İnsandı (Dağcı, 2007: 193), Üşüyen Sokak (Dağcı 2012: 108, 171), Halûk’un Defterinden ve Londra Mektupları (Dağcı, 1996: 49, 80, 88, 168) gibi eserlerinde de Hıdırellez inanış ve uygulamalarından aynı biçimde söz edilmektedir.
Burada son olarak bu tür ritüellerin istismarına bir örnek olması için hatıralarında anlattığı bir anısını kaydedelim. Kendisine Ömer Seyfettin’den hikâyeler okuyan Dağcı’nın amcası Seyid-Ömer de bir yazardır ve arada bir kendisinin yazdığı Hıdırellez’de Kızıltaş’a gelen yabancı bir dolandırıcıyı anlattığı “Hıdırellez Değil Hınzır İlyas’tı Adamın Adı” başlıklı hikâyesini de okurmuş (Dağcı, 1998: 66). Kızıltaş’ta Hıdırellez kutlamalarının varlığını gösteren bu anıya göre, kalabalıklar çoğu zaman dolandırıcı ve hırsızların da iştahını kabartan bir durumu işaret etmektedir.
Cengiz Dağcı’nın anılarında kalan Hıdırellez’deki uygulamalar, genç kızların mezarlık duvarı diplerine çiçek fidesi ekmeleri, yine genç kızların mani, türkü ve şarkılar söylemeleri, komşu kadınların bir araya gelmeleri, yeni eve girme, insanların su başlarına mesela denize gitmeleri gibi anılardır. Hıdrellez işlevsel olarak ise bir araya gelme, birliktelik sağlama, arınma, temizlenme, geleceğe umut besleme gibi yönleriyle insanları motive eden bir yapıdadır. Bütün bunlar Dağcı’nın hem romanlarında hem de anılarında benzer ve hatta bazen “kalıp” ifadelerle tekrarlanarak yer alırlar. Yani Dağcı, Kırım-Türk kolektif belleğinin en önemli ögelerinden biri olan Hıdırellez’i bütün yönleriyle hatırlama figürü olarak kullanmakta ve gelecek kuşaklara yazılı olarak aktarmaktadır.
Geleneksel bayramlar ve törenler