Gora. Rabindranath TagoreЧитать онлайн книгу.
başka bir şey yapmadık. Böyle bir öykünmeciliğe bütün zekâmızı ve ruhumuzu adayabilir miyiz? Bu bizi yalnızca çöküşe götürür.”
O sırada elinde nargilesiyle ağır ağır yürüyen Mohim içeri girdi. Bu saatlerde bürosundan döner, bir şeyler yiyip içtikten sonra kapının önünde oturup tembul8 çiğner ve nargile içerdi. Sonra arkadaşları birer birer gelip ona katılırdı ve hep birlikte kâğıt oynamak için oturma odasına giderlerdi.
O içeri girince Gora ayağa kalktı ve nargilesinden bir nefes çeken Mohim: “Hindistan’ı kurtarmaya çalışan kardeşim, keşke önce ağabeyini kurtarabilsen!” dedi.
Gora meraklı gözlerle ona bakınca sözünü sürdürdü: “Büroya yeni gelen Burra Sahib namussuzun biri. Suratı tıpkı bir buldoğunkine benziyor ve biz babulara ‘babun’ diyor. Biri annesini yitirdiğinde, yalan söylediğini öne sürerek ona izin vermiyor. Ay sonunda maaşının tamamını alan tek bir Bengalli yazman kalmadı; para cezalarıyla, maaşların büyük bir kısmına el koyuyorlar. Birkaç gün önce gazetede onun hakkında atıp tutan imzasız bir mektup yayınlandı. Bunun benim işim olduğunu sanıyor. Hepsi bu kadar değil! Kendi adımla bir tekzip yazmazsam beni kovacağını söylüyor. Siz üniversitenin iki parlak beynisiniz. ‘Adaletin sağ eli’, ‘cömertliğin simgesi’ ve ‘dünyanın en kibar adamı’ gibi kalıplar kullanarak güzel bir yazı yazmam için bana yardım etmelisiniz.”
Gora suskun kaldı ama Binoy gülerek: “Dada!”9 dedi. “İnsan bir solukta nasıl bu kadar çok yalan söyler?”
“Onunla göze göz, dişe diş savaşmak zorundayım.” diye karşılık verdi Mohim. “Uzun zamandır Avrupalılarla çalışıyorum ve onları iyi tanıyorum. Yalancılıklarını anlata anlata bitiremem. Çıkarları söz konusu olduğunda hiçbir şey onları durduramaz. İçlerinden biri bir yalan söylerse çakallar gibi koro hâlinde ulumaya başlarlar. Göze girmek için bizim gibi kendi insanlarını ele vermezler. İnanın bana, yakalanmadığınız sürece onları aldatmak günah değildir!”
Bunları söyledikten sonra uzun bir kahkaha attı. Onu gören Binoy gülümsemekten kendini alamadı.
“Siz onları gerçeklerle yüzleştirerek utandırmaya çalışıyorsunuz.” diye sözünü sürdürdü Mohim. “Tanrı size bu üstün zekâyı vermeseydi, ülke bu kadar kötü bir duruma gelmezdi! Kabul etmeniz gereken bir şey var, deniz ötesinden gelen güçlü dostlarımız haneye tecavüz ederken suçüstü yakalansalar bile utançla başlarını öne eğmezler. Tam tersine, suçsuz olduklarından öylesine emindirler ki, ellerindeki levyeyle sizin üzerinize yürürler. Bu doğru değil mi?”
“Bence doğru.” diye yanıt verdi Binoy.
“Pekâlâ.” diye sözünü sürdürdü Mohim. “Eğer onların gururunu okşamak için, ‘Adil efendim, yüce insan, içinde yalnızca toz bile olsa, lütfen o torbadan bize de biraz verir misiniz?’ diye yağ çekersek, o zaman kendimize ait olanın küçük bir parçasını geri alabiliriz. Bu şekilde barışı da korumuş oluruz. Biraz düşünürseniz bunun gerçek vatanseverlik olduğunu anlarsınız. Ama Gora bana kızgın. Kendini davasına adadıktan sonra bana, ağabeyine, saygıda kusur etmedi fakat bugün onun büyüğü olarak söylediğim sözler onu fazla etkilemişe benzemiyor. Ne yapmamı bekliyorsun kardeşim? Yalandan söz etsem bile gerçeği söylemek zorundayım. Ne olursa olsun, o yazıyı yazmalısın Binoy. Biraz beklersen sana hazırladığım taslağı getiririm.” Sonra nargilesinden derin bir nefes çekerek dışarı çıktı.
Binoy’a dönen Gora: “Binoy!” dedi. “Dadanın odasına git ve ben yazımı bitirene kadar onu orada tut.”
5
Anandamoyi kocasının dua odasının kapısını çaldı. “Beni duyuyor musunuz?” diye seslendi. “Merak etmeyin, içeri girmeyeceğim ama işiniz bittiğinde sizinle konuşmak istiyorum. Yeni bir samnyasiniz10 olduğu için sizi uzun süre göremeyeceğimi biliyorum, onun için buraya geldim. Duanızı bitirdikten sonra bir dakikalığına odama gelmeyi unutmayın.” Bunları söyledikten sonra işinin başına döndü.
Krişnadayal Babu’nun ten rengi koyuydu, fazla uzun boylu değildi ve şişmanlamaya eğilimliydi. En belirgin özelliği iri gözleriydi, yüzünün geri kalanı ağarmış gür sakal ve bıyığının altında kaybolmuştu. Her zaman inzivaya çekilen erkeklerin giydiği toprak rengi ipek cüppelerle nalınlar giyer ve yanında pirinç bir kap taşırdı. Başının ön tarafındaki saçlar dökülmüştü ve uzattığı saçını tepesinde toplardı.
İç kesimlerde görevli olduğu yıllarda, alayındaki asker arkadaşlarıyla birlikte gönlünce yasak et yer ve şarap içerdi. O günlerde rahiplere, samnyasilere ve diğer bütün din adamlarına sövmeyi ve onları aşağılamayı büyüklük olarak görürdü. Ama son zamanlarda dine dört elle sarılmıştı. Bir samnyasi görür görmez onun dinî deneyimlerinden bir şeyler öğrenmek umuduyla, hemen ayaklarının dibine oturuyordu. Onu kurtuluşa götürecek kısa bir yol ve mistik güçler kazanmasına yardım edecek gizli bilgiler öğrenmek için can atıyordu. Son günlerde Tantracı öğretiye merak sardığı için bu konuda ders almaya başlamıştı ve son keşfi olan Budist rahip, kafasını iyice karıştırmıştı.
İlk karısı doğum yaparken öldüğünde daha yirmi üç yaşındaydı. Annesinin ölümüne neden olan oğlunu görmeye dayanamayan Krişnadayal, umutsuzluk içinde bebeği kayınpederine vermiş ve her şeyi geride bırakarak batıya gitmişti. Altı ay içinde Benares’in büyük panditlerinden birinin öksüz torunu Anandamoyi ile evlenmişti.
Taşrada levazım sınıfında bir iş bulmuş ve orada kendisine verilen her görevde başarılı olarak amirlerinin gözüne girmişti. Karısının büyük babası ölünce, ona bakacak başka biri olmadığı için onu yanına almak zorunda kalmıştı.
O yıllarda Büyük Hindistan Ayaklanması çıkmıştı. Bu fırsatı değerlendirerek yüksek rütbeli birkaç İngiliz’in hayatını kurtaran Krişnadayal, hem onların saygısını kazanmış, hem de toprakla ödüllendirilmişti. Ayaklanma bastırıldıktan sonra işini bırakmıştı ve kısa bir süre önce doğan Gora ile birlikte Benares’e dönmüşlerdi. Gora beş yaşına gelince, Krişnadayal, Kalküta’ya gitmiş ve büyük oğlu Mohim’i amcasından alarak onu eğitmeye başlamıştı. Daha sonra Mohim, babasının patronlarının yardımıyla Maliye Dairesinde işe girmiş ve demin de gördüğümüz gibi, kendini canla başla çalışmaya vermişti.
Gora çocukluğundan başlayarak hem komşularının oğullarına, hem de okul arkadaşlarına önderlik yapmıştı. En büyük zevki öğretmenlerin yaşamını cehenneme çevirmekti. Biraz büyüdükten sonra öğrenci kulübünde ulusal şarkılar söyleyen koronun şefi olmuş, İngilizce dersler vermiş ve küçük devrimciler tarafından kurulan bir birliğin ünlü lideri olmuştu. Sonunda yumurtasının kabuğunu kırmış ve öğrenci kulübündeki çalışmasını bırakarak yetişkinlerin toplantılarına katılmaya başlamıştı. O zaman Krişnadayal Babu bunu çok komik bulmuştu.
Gora her yerde adını duyurmaya başlamıştı ama aile üyelerinden hiçbiri onu ciddiye almıyordu. Hükûmet için çalışan Mohim, kardeşini durdurmak için elinden geleni yapıyor ve ona “ukala vatansever” ya da “ikinci Hariş Mookerci” gibi adlar takarak kardeşiyle alay ediyordu. Zaman zaman bu alayların sonu neredeyse yumruklaşmaya kadar gidiyordu. Gora’nın İngiliz düşmanlığına, için için üzülen Anandamoyi, onun fikrini değiştirmeye çalışıyordu ama söyledikleri bir işe yaramıyordu. Gora sokakta İngilizlerle kavga etmek için fırsat kolluyordu. O günlerde Keşub Çandra Sen’in yaptığı güzel konuşmaların etkisi altında olduğu için Brahmo Samaj’a
8
Tembul: Hindistan’da yetişen, tırmanıcı bir tür biber ağacı.
9
Dada: Ağabey.
10
Samnyasi: Brahmancılığın dördüncü ve son evresine ulaşan Brahman.