Aynanın İçinden. Льюис КэрроллЧитать онлайн книгу.
ayna süt içmek çok hoşuna gitmez. Oh! Kedicik, bak bir koridora geldik. Eğer salonumuzun kapısını sonuna kadar açık bırakırsan Ayna Ev’i rahatlıkla dikizleyebilirsin. Koridor da tıpkı bizimkisi gibi. Sadece ilerisi belki biraz daha farklıdır. Oh Kedicik, eğer Ayna Ev’e geçmeyi başarabilirsek ne kadar harika olur öyle değil mi? Eminim ki içinde harika şeyler vardır. Sanki oraya geçmek için bir yol varmış gibi davranalım hadi! Mesela sanki ince bir tül varmış da o tülü geçip oraya varabilirmişiz gibi yapalım hadi! Bence yeterince kolay olacak…” diye anlatırken Alice şöminenin bacasına çıkmıştı; oraya nasıl çıktığını bile fark etmemişti.
Ve sonra bir anda ayna parlak gümüş renginde bir sis gibi yok oluverdi.
Daha sonra Alice, aynadan geçip ayna odaya doğru zıpladı. Yaptığı ilk şey, şöminede ateş yanıyor mu yanmıyor mu diye kontrol etmek oldu. Arkasında bıraktığı ateş gibi gerçek bir ateşin yandığını görünce de çok mutlu oldu. Burada da diğer odadaki gibi ısınabilirim ne güzel! diye geçirdi aklından. Aslında burası daha sıcak. Hem burada beni azarlayacak kimse de yok. Beni burada görecekler ama onlar buraya geçemeyecekler. Ne kadar da zevkli olacak!
O zaman diğer odadan görülebilen şeylerin ne kadarının aynı olduğuna baktı. Aynı olan şeylere bakmak isterken aynı zamanda birçok şeyin de oldukça farklı olduğunu gördü. Mesela, şöminenin yanındaki duvardaki resimler sanki canlı gibi görünüyordu. Bacanın üstündeki saatin üzerinde de (Aynadan sadece arkası görünen saat hani.) ona doğru gülümseyen, ufacık, yaşlı bir adamın yüzü görünüyordu.
Halının üzerinde, küllerin arasında birkaç tane devrilmiş piyon görünce Alice kendi kendine Bu oda diğeri kadar derli toplu değil, diye düşündü. Tam o sırada satranç taşlarının ikişer ikişer yürüdüğünü görüp hayretler içinde kaldı. Hemen yere çömelip onları izlemeye koyuldu.
Onları korkutmaktan çekinircesine “Şuraya bak! Kırmızı Kral ve Kırmızı Kraliçe! Orada da küreğin üzerine oturmuş Beyaz Kral ve Beyaz Kraliçe var! Burada da kol kola yürüyen iki kale! Beni duyabileceklerini hiç sanmıyorum.” deyip başını onlara biraz daha yaklaştırdı ve “Evet, eminim ki beni göremiyorlar. Görünmez oldum galiba, ne kadar ilginç!” dedi.
Alice, arkasındaki masada bir şeyler avaz avaz bağırmaya başlayınca arkasını dönüp beyaz piyonun birinin yuvarlanarak tekme attığını gördü ve heyecan içinde ne olacak diye izlemeye koyuldu.
Beyaz Kraliçe telaş içinde Kral’ı küllerin içine doğru devirip geçerek “Bu benim yavrumun sesi!” diye bağırdı. Çığlık çığlığa “Benim değerli Zambak’ım! Bir tanecik yavrum!” diye yuvarlanarak yanına gitti.
Kral, düştüğü zaman acıyan burnunu ovuşturdu. Başından ayaklarına kadar küle battığı için Kraliçe’nin bu hareketinden biraz rahatsız oldu.
Alice biraz gerilmişti. Zavallı, küçük Zambak da tam bağıracaktı ki Kraliçe’yi alıp masanın üzerine, küçük kızının yanına koydu.
Kraliçe nefes nefese oturdu. Bir anda hızla gerçekleşen havadaki yolculuğu, nefesini kesmişti. Bir iki dakika boyunca hiçbir şey yapmadan sessiz sessiz Zambak’a sarıldı. Kendini toparlayınca küllerin arasında yüzü asık bir şekilde oturan Beyaz Kral’a seslendi: “Volkana dikkat et!”
Kral da tedirgin bir şekilde ateşe bakıp “Ne volkanı?” diye sordu.
Kraliçe nefes nefese “Beni kaldırıp havaya fırlattı!!” diye bağırdı. “Hemen gel ve bana yardım et!”
Alice, Beyaz Kral’ın mücadelesini izlerken en sonunda dayanamadı ve “Neden bütün gücünle masaya tırmanmaya çalışıyorsun? Ben sana yardım etsem daha iyi olur öyle değil mi?” diye sordu fakat Kral, Alice’in sorusunu pek kale almadı çünkü büyük ihtimalle onu ne görüyor ne de duyuyordu.
Alice, onu nazikçe alıp Kraliçe’de olduğu gibi nefesi kesilmesin diye yavaşça masaya bıraktı fakat onu masaya bırakmadan önce Küllerle kaplı olduğu için tozunu alsam iyi olur, diye düşündü.
Görünmez bir elin kendisini yerden kaldırıp sonra da tozunu alması nedeniyle Kral’ın yüzünde oluşan ifadeyi gören Alice, daha önce hayatında yüzünü bu şekle sokan bir Kral görmediğini düşündü. Kral neredeyse çığlık atmak üzereydi. Şaşkınlıktan gözleri ve ağzı gitgide açılınca gülmemek için kendini zor tutan Alice’in titreyen eli yüzünden az kalsın yere düşecekti.
Kral’ın onu duymadığını unutarak “Lütfen yüzünü bu şekle sokma! Beni güldürünce seni tutmakta zorlanıyorum. Ağzını da bu kadar açma! Bütün küller ağzına dolar yoksa.” dedi. Saçlarını da temizlerken “Bak şimdi yeterince temizsin artık!” deyip onu da masaya, Kraliçe’nin yanına koydu.
Kral bir anda sırtüstü masanın üzerine düşüp öylece kaldı. Alice de buna sebep olduğu için bir anlığına kendine kızıp ayılması için Kral’ın üzerine su serpmeye karar verdi; odada su var mı diye etrafına bakındı fakat sadece bir şişe mürekkep bulabildi. Döndüğünde Kraliçe ve Kral aralarında gizli gizli, korkuyla konuşuyorlardı fakat Alice ne dediklerini duyamadı.
Kral, “İnanamazsın hayatım ben de bıyıklarıma kadar donup kaldım!” deyince Kraliçe de “Senin bıyıkların yok ki!” diye cevap verdi.
Kral, “Öyle korktum ki bunu asla unutmayacağım!” deyince Kraliçe de “Eğer bunu not defterine falan yazmazsan kesin unutursun.” dedi.
Kral cebinden kocaman bir not defteri çıkarıp buna yazmaya başlayınca Alice çok şaşırdı ve hemen aklına kalemin arkasından tutup onun yerine yazmak geldi.
Zavallı Kral’ın kafası iyice karıştı ve tek bir kelime bile etmeden kalemle cebelleşmeye başladı. Bu, onu sinirlendirdi tabii fakat Alice ona göre çok güçlü olduğu için en sonunda dayanamayıp nefes nefese “Olamaz! Daha ince bir kalem bulmalıyım. Bununla yazamıyorum. Benim yazmak istemediğim şeyleri yazıyor bu!” diye söylendi.
Kraliçe, Alice’in, Beyaz Şövalye şömine demirinden aşağı doğru kayıyor. Bir türlü dengesini sağlayamıyor. diye yazdığı deftere bakarak “Bunlar ne böyle? Sen yazmış olamazsın ki bunları!” dedi.
Olur da Kral yine bayılırsa diye üzerine serpmek için mürekkebi elinde tutuyordu Alice. Bu arada masanın üzerinde duran bir kitap dikkatini çekti. Alice, Beyaz Şövalye’yi izlerken okuyabileceği birkaç bölüm bulabilmek için sayfaları çevirdi ama kitabın bilmediği bir dilde yazılmış olduğunu fark etti.
Aynen şöyleydi yazanlar:
Bir süre şaşkın şaşkın şiire baktıktan sonra işin aslı bir anda aklına geliverdi Alice’in: “Tabii ya bu Ayna Kitabı! Eğer bunu bir aynaya doğru tutarsam kelimeler normal hâllerine döner.”
İşte Alice’in okuduğu şiir buydu:
Pişirinkler içine batmış çamesne bir körtinkele,
Cayroskop ile biriskelemiş matkap bilbile.
Kuşlar uçup sama sora
zavallı bene mana hora.
Jabberwock’tan uzak dur oğlum!
Dişleri ısırır pençeleri yakalar!
Lublub kuşundan uzak dur yavrum
sinirli Bandersnatch’e yaklaşma kovalar.
Eline kılıcını