Cimri. Мольер (Жан-Батист Поклен)Читать онлайн книгу.
FLÈCHE: Ah! Bu adam korktuğu şeyi hak ediyor! Ona ait bir şeyler çalmaktan zevk duyardım.
HARPAGON: Huh?
LA FLÈCHE: Ne?
HARPAGON: Ne çalmaktan bahsediyorsun?
LA FLÈCHE: Bir şeyler çalıp çalmadığımı anlamak için dokunmadığınız yerim kalmayacak dedim.
HARPAGON: (Ceplerini karıştırır.) Kalmaz, bakarım elbette.
LA FLÈCHE: Bütün cimrilerin canı cehenneme!
HARPAGON: Kimin canı cehenneme dedin?
LA FLÈCHE: Bütün cimrilerin.
HARPAGON: Kimmiş o cimriler?
LA FLÈCHE: Korkunç ve aşağılık insanlar!
HARPAGON: Kim onlar?
LA FLÈCHE: Siz neden üzerinize alınıyorsunuz?
HARPAGON: Alınırsam alınırım.
LA FLÈCHE: Size söylediğimi mi zannettiniz?
HARPAGON: Nasıl anlamak istersem öyle anlarım. Sen kime cimri diyorsun onu söyle.
LA FLÈCHE: Külahıma diyorum.
HARPAGON: O külahını sana yediririm.
LA FLÈCHE: Cimrileri lanetlemek de mi yok?
HARPAGON: Var, var ama benim karşımda dedikodu yapmak yok. Anladın mı? Kapat çeneni!
LA FLÈCHE: Kimsenin adını vermedim ki.
HARPAGON: Konuşursan seni döverim.
LA FLÈCHE: Sırları olan düşünsün!
HARPAGON: Çenene sahip çıkacak mısın?
LA FLÈCHE: Evet ama zoraki bir şekilde.
HARPAGON: Zorla mı, tabii!
LA FLÈCHE: (Bir cep daha göstererek) İşte bir cebim daha var. Ona da bakın. Mutlu musunuz şimdi?
HARPAGON: Hadi aratma ceplerini, ver.
LA FLÈCHE: Neyi vereyim?
HARPAGON: Ne aldıysan, onu geri ver.
LA FLÈCHE: Sizden hiçbir şey almadım ki.
HARPAGON: Öyle mi?
LA FLÈCHE: Evet, öyle.
HARPAGON: Defol git o zaman. Cehennemin dibine kadar yolun var.
LA FLÈCHE: Ne güzel kovuldum.
HARPAGON: Çaldığın herhangi bir şey varsa vicdanına otursun!
DÖRDÜNCÜ SAHNE
HARPAGON
HARPAGON: Elbette, büyük miktarda parayı evde tutmak hiç de küçük bir sorun değil; bütün mal varlığını iyi saklamış ve sadece masrafı için gereken kadarını evinde tutanlar kutsanmıştır. Bütün bir evin içinde sadık bir saklama yeri icat etmek kabalık olmaz. Çünkü benim için kasalar şüphelidir ve onlara asla güvenmek istemem. Onları hırsızlara açık bir yem olarak görüyorum ve insanın saldıracağı ilk şey her zaman bu olur.
BEŞINCI SAHNE
HARPAGON, ÉLISE, CLÉANTE
HARPAGON: Ancak evdeki bahçeme on bin altın gömmekle iyi ettim mi bilmiyorum, oldukça büyük bir meblağ… (Burada erkek ve kız kardeş alçak sesle konuşarak gelirler.) Aman Tanrı’m! Kendime ihanet ettim. Sinir başıma vurmuş olmalı, tek başıma akıl yürütürken yüksek sesle konuştuğuma inanamıyorum. Hayrola?
CLÉANTE: Bir şey yok, baba.
HARPAGON: Ne zamandan beri buradasınız?
ÉLISE: Şimdi geldik.
HARPAGON: Söylediklerimi işittiniz…
ÉLISE: Neyi baba?
CLÉANTE: Biz bir şey duymadık.
HARPAGON: Duydunuz, duydunuz.
ÉLISE: Affedersiniz baba, biz bir şey duymadık.
HARPAGON: Birkaç cümle duyduğunuzu biliyorum, kendi kendime bugünlerde para bulmanın ne kadar zor bir şey olduğunu söylüyordum, evinde on bin altını olanlar ne mutlular diyordum.
CLÉANTE: Biz sizi rahatsız ederiz diye yaklaşmıyorduk.
HARPAGON: İçiniz rahat etsin diye söylüyorum, ağzımdan çıkanları yanlış anlayıp on bin altınım var zannetmeyin diye.
CLÉANTE: Biz sizin işlerinize burnumuzu sokmayız.
HARPAGON: Keşke on bin altınım olsa ama nerede!
CLÉANTE: Sanmıyorum ki…
HARPAGON: Neler yapardım o altınlarla.
ÉLISE: Bu mevzular…
HARPAGON: Paraya o kadar çok ihtiyacım var ki bugünlerde.
CLÉANTE: Bildiğim kadarıyla…
HARPAGON: O kadar çok işime yarardı ki…
ÉLISE: Ama siz…
HARPAGON: Param olsaydı hâlimden hiç bu kadar yakınır mıydım?
CLÉANTE: Aman Tanrı’m, baba, siz yakınacak bir durumda değilsiniz, herkes yeterince paranızın olduğunu biliyor.
HARPAGON: Nasıl? Yeterince param mı varmış? Bunu söyleyenler yalan söylemiş. Bundan daha büyük bir yalan olamaz. Bu söylentiyi çıkaranlar alçak heriflerdir!
ÉLISE: Öfkelenmeyin baba.
HARPAGON: Olmaz olsun böyle şey! Kendi çocuklarım kuyumu kazarak bana düşman kesiliyorlar.
CLÉANTE: Paranızın olduğunu dile getirerek size düşmanlık mı etmiş oluyoruz?
HARPAGON: Tabii! Bir tarafta bu tür söylentiler, diğer yanda da sizin çarçur ettiğiniz paralar yüzünden beni boğazlamaya gelecekler.
CLÉANTE: Çarçur ettiğimiz paralar da nedir?
HARPAGON: Ne mi? Şehirde gezintiye çıktığınızda üzerinize giyindiğiniz ihtişamlı kıyafetler? Daha dün kız kardeşinizin giyimini eleştiriyordum fakat sizinki daha beter. Tanrı bu denli ihtişamlı olmanızdan hoşnut olmaz, o giysilerinizi biri üzerinizden çalacak olsa zengin olup mağaza işletmeye başlar. En az yirmi kez söyledim, yaşam tarzınız hoşuma gitmiyor. Hele o marki hâlleriniz! Markilere benzemeye çalışırken akıl sağlığınızı kaybedeceksiniz! Bir şeylerimi çarçur ettiğiniz aşikâr.
CLÉANTE: Size ait bir şeyi nasıl çarçur edebilir ki bir insan?
HARPAGON: Ben nereden bileyim? Üzerinize giydiklerinizi satın almak için nereden para alıyorsunuz?
CLÉANTE: Ben mi? Ben kumar oynayarak kazanıyorum harcadığım parayı.
HARPAGON: Yanlış yapıyorsunuz. İyi oynayabiliyorsanız o hâlde kazandıklarınızı harcamak yerine bir yere yüksek faizle verip artmasını beklemelisiniz. Bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum fakat merak ettiğim bir şey var. Bu tepeden tırnağa üzerinizde taşıdığınız kurdeleler ne işe yarıyor? Beş-altı tanesi yetmez miydi? İnsan hiç kendi saçlarından vazgeçerek peruğa para verir mi? Bu kurdeleler ve peruk yılda yirmi altın eder. Yirmi altını en azından yüzde beş buçuk faizle versen yılda on sekiz lira doksan kuruş eder.
CLÉANTE: Haklısınız.
HARPAGON: Neyse başka şeylerden konuşalım. Ne oluyor orada? Biri ötekine işaret ediyor. Kesemi çalacaklar. Bu jestler ne anlama geliyor?
ÉLISE: Kardeşimle aramızda hangimizin daha önce konuşacağı konusunda pazarlık ediyoruz. İkimizin de size söylemesi gereken şeyler var.
HARPAGON: Benim de ikinize söylemek istediğim şeyler var.
CLÉANTE: