Kardeş Sesler 2014. Анонимный авторЧитать онлайн книгу.
yetmiyordu.
Öğlen olmak üzereydi, vakit gelmişti. Hemen eşini aradı. O ise çoktan yola çıkmıştı. Ayşen tam bu saatlerde uyanıyordu. Adam yıllardır öğlen yemeklerini işyerinde yemesine rağmen artık eve geliyor Ayşen’in kahvaltısını elleriyle yaptırıyor ve yeniden işine dönüyordu. Bir saatlik öğlen tatilinin yarısı yolda geçse de buna hiç aldırmıyordu. Leyla kızın kahvaltısının yanında biri için daha yemek hazırlıyordu. Küçük tabağa suyla yumuşatılmış ekmek kırıntılarını koyup pencereyi açtı. Tabağı mermer küpeşteye yerleştirdi. Yanına bir de su kabı bıraktı. Kapı çalındı eşini dudağında küçük bir gülümsemeyle karşıladı.
İkisi de biliyordu o acı günün yıl dönümü olduğunu yine de tek kelime etmediler. Gencecik kızlarını banyoda elinde bir şırınga ve koluna bağlanmış lastikle baygın halde buldukları o günü asla unutamamışlardı. Aylar süren koma hali, hastane kapısındaki çaresizlikleri… İkisi de Ayşen’in gözlerini açtığı anda o zor günlerin bittiğini sanmıştı. Oysa gerçek kısa zamanda anlaşıldı. Beyni büyük bir hasar alan yavruları koca bir bebekten farksızdı. Nasıl bu hale geldiklerini ve neden fark edemediklerini düşündüler günlerce. Yapmak zorunda oldukları, erteleyemedikleri çok şey vardı ve tüm bunlar kızlarının içine düştüğü buhranı görememelerine sebep olmuştu. Ve şimdi hayat en acı dersini veriyordu.
Aylar sonra eve getirdikleri evlatlarına yeniden konuşmayı ve yürümeyi öğretmeye çalışıyorlardı. Elleriyle besliyor hikâye kitapları okuyor ve onunla birlikte yeniden hayatı yakalamaya uğraşıyorlardı. Günlerce sabırla bir tepki versin diye beklediler. Bir gün kızın camdaki serçeyi fark ettiğini anladılar. Ayşen cama bakıp tıpkı bir melek gibi gülümsüyordu. O gün bu gündür evlerinin en kıymetli misafiriydi minik serçe. Onun yemekleri de itinayla hazırlanır ve gelmesi beklenirdi. Serçe ise ne kadar mühim bir görevi olduğundan habersiz mermere konulmuş ekmek ve suyu bitirip kendini çınar ağacının kuytu kollarına bırakırdı.
Adam karma karışık düşüncelerle içeri girdiğinde Ayşen gözlerini açmıştı. Kızının alnına kocaman bir öpücük kondurdu, saçlarını eliyle düzeltti. Kadın kahvaltı tepsisiyle içeri girdiğinde penceredeki küçük misafir de gelmişti. Serçe başını suya daldırıp çıkarıyor ve arada bir içeriden kendisini seyredenlere selam verircesine küçük gagasını cama vuruyordu. Kız birden heyecanlandı ve bir takım sesler çıkarmaya başladı. Annesi ve babası bir umut ağzından çıkabilecek tek bir kelime için elleri yüreklerinde bekliyorlardı. Kadın yıllar öncesini hatırladı. Ayşen daha altı aylıkken ilk defa konuşmuş ve baba demişti. Bir taraftan ilk kelimesini duyduğu için mutlu olmuş diğer yandan da neden anne demedi diye üzülmüştü. Evde günlerce tartışma konusu olmuştu bu ilk kelime. Oysa şimdi konuşsun da ne söylerse söylesindi.
Kız dilini ağzında döndürüyor ve konuşmak için zorluyordu kendini. Serçe ise kanatlarını olabildiğince açmış uçmaya hazırlanıyordu. Tam havalanmıştı ki Ayşen boğuk bir ses çıkardı. Kadın ve adam o an hayatlarının en özel kelimesini duyduklarını düşündüler. Ayşen masum bir bebek edasıyla kurmuştu tek kelimelik cümlesini.
“Serçe”
(Avrasya Yazarlar Birliği Edebiyat Akademisi Hikâye Atölyesi, 05.01.2014)
BEN
Ben susarım konuşmak yerine
Susanları duyarım konuşanlara inat
Kelimeler silinirken kâğıdımdan
Ben manayla uçarım kanat kanat
Ben rüyayım ayık görülen
Hatırlanmaz ve silinmez
Bir şuayım efsunlu gecede
Benden öteye yol bulunmaz
Ben sahrayım uçsuz bucaksız
Göğsüm çileli çiçeksiz ve ıssız
Acıyla ıstırap biter bahçemde
Bir ömür vuslata şafaksız
Ben ölümüm son olmayan sonsuz
Katranım siyah ve zamansız
Yollar tükendiğinde açılan pencereler
Bir gök gösterir ki sehersiz tansız
Ben garip ve umarsız bir aşkım
Bir çağlayandan daha taşkın
Pusuda kalmış bataklık serçesinin
Tutsak bakışları kadar şaşkın
(Avrasya Yazarlar Birliği Edebiyat Akademisi Şiir Atölyesi, 2013)
AŞKI ANLAT
Aşkı anlat bana anne
Al başımı göğsüne ve sıkıca sar
Neden aşk bu kadar can yakar
Neden uçurumla eş değerdir yar
Ağlamadan kurudu gözyaşlarım
Azdı yaram yine kanar sızlarım
Uçup giden yıllara inat
Mercandan yapılmış aşkları anlat
Bana vefayı anlat anne
Yar uğruna çekilen cefayı
Vefasızın sürdüğü sefayı
Bana yok olan sevdayı anlat anne
Anlat ki bir daha inanamayayım
Anlat ki bir gülen göze kanmayayım
Yine de çok yakma canımı
Aşkı yok oluş sanmayayım
(Avrasya Yazarlar Birliği Edebiyat Akademisi Şiir Atölyesi, 2013)
ÇOBAN ÇEŞMESİ’NE NAZİRE
Aşığa set olan dumanlı dağlar,
Figanım duyar mı çoban çeşmesi.
Irmaklar tutuşur, semalar ağlar
Bahardır yaprağa çoban çeşmesi.
Gönül gözü ile yâri görünce,
Şirin mihrap oldu dua boyunca
Ferhat safa ile aşka varınca
Divan dur şafağa çoban çeşmesi.
Derdimin dermanı sendedir derdi,
Göğsüne taş atsan yâre değerdi,
Yolcuya su diye soğuk mey verdi,
Mahzendir aşığa çoban çeşmesi.
Menzile varmayan yolu gören bu,
Ah ile Kereme odu veren bu,
Aşığın içinde yara bere bu,
Merhem ol yüreğe çoban çeşmesi.
Leyla duvağına güller takar da,
Yâri mecnun olmuş gezer sahrada,
Sineyi soğutmaz, ufku yakarda
Yağmur ol afaka çoban çeşmesi.
Şair şiirini aşkına bağlar,
Sevdayı azıcık cemale yeğler,
Değişse de zaman değişse çağlar
Damladır dudağa çoban çeşmesi.
(Avrasya Yazarlar Birliği Edebiyat Akademisi Şiir Atölyesi, 2013)
Bünyamin