Cengiz Han'ı Aramak. Анонимный авторЧитать онлайн книгу.
kazanır. …Bu işlemin başlıca sonuçu şudur ki, Arap ve Fars dillerinin birleşik faaliyet cephesi yarılmış olur. Moğol-Tatar ordusunda Türkleşme eyleminin artması Azerbaycancan’ın edebî biçim kimi kademeli aktivasyonunu, ordunun saraya ve üst sınıflar arasında nüfuzunu etkiler.”104
Hülagu Sarayı’nda ve Kazan Hanı döneminde vezirlik yapan Fezlullah Reşideddin’in Cami et-Tavarih (Tarihler Toplusu) adlı kitabında Cengiz Han’dan söz açılmıştır. 1302 yılında Kazan hanının talimatıyla yazılan kitabın birinci cildi Cengiz Han hakkında geniş bilgiler içermektedir. Bu eser aynı zamanda daha sonraki bedii eserler için de ciddi bir bilimsel kaynak olmuştur.
Azerbaycan romancılığında Cengiz Han konusuna müracaat olunmuştur. Azerbaycan’ın tarihî roman yazarı Ferman Kerimzade’nin yazdığı Tebriz Şerefi romanında Cengiz Han’ın tarihî imajı canlandırılmıştır. Ferman Kerimzade, Azerbaycan edebiyat tarihindeki yerini Çaldıran Savaşı, Hudaferin Köprüsü gibi tarihî romanların yazarı olarak almıştır. Tebriz Şerefi romanı, onun başarılı romancılığının devamı, yeni bir olgu, tarihe hitap etmesinin bir sayfası olarak değerlendirilebilir.
Tebriz Şerefi romanının kaynağını Fezlullah Reşideddin’in Cami et-tevarih adlı tarihî-edebî eseri oluşturmaktadır. Yazar tarihî kaynaktan çok yararlansa bile, romanı kaynağın, tarihin birebir yansıtılması gibi tanımlamak doğru olmaz. Eserde tarihilik başlıca yer tutsa da, hayal gücü ve romanın yazıldığı zamanın (XX. yüzyılın 80. yılları) ruh hâli eserin ana kaynağını teşkil etmektedir. Yazarın tarihe müracaatı aynı zamanda XX. yüzyılın 80. yıllarında Azerbaycan’da baş vermiş temel gerçeklerden, ölmekte olan Sovyet imparatorluğunun ihanetinden, Azerbaycan’a karşı atılan haksız adımlardan (tehcirler, özgürlük savaşçılarının tutuklanması vb.) ilham almış ve yazar, tarihî arka planda zamanının gerçeklerine ışık tutmuştur. “Genel olarak romanda, yazarın modern Azerbaycan’daki durumu tarihin yardımıyla açıklamaya çalıştığı açıktır.”105
Romanda işgalci Moğol-Tatarlarla yerel halkın kültürü arasındaki çelişkiyi anlatırken, karakterlerin dile getirdiği fikirler, yazarın kendi dönemine hitap etmesi gibi seslendiriliyor: “Allah kızmasın, Azerbaycan’ı o kadar zengin ve güzel yarattı ki, dişlerini bileyen her düşman buraya gelir. Bizim nimetlerimizi yiyip doyamıyorlar… İnsanlar uyanmalı oğlum! Uyanmak zorundayık. Hepimiz uykuya daldık…”106
Tebriz Şerefi romanında üç zaman katmanı vardır: İlhanlılar döneminde Azerbaycan’da meydana gelen olaylar, Cengiz Han’ın doğumundan ölümüne kadar olan dönemin temel özelliklerinin ve yazarın kendi döneminin tasviri. Bu zaman katmanları arasında yazar başarıyla bir ilişki kurabilmiştir.
Cengiz Han’dan söz eden mitolojik içerik, tarihî kaynaklarda (Fezlullah Reşiddedin’in Cami et-tavarih, Ötemiş Hacı’nın Cengizname) ve bedii eserlerinde (Cengiz Aytmatov’un Cengiz Han’a Küsen Bulut) aşağı yukarı mevcuttur. Ferman Kerimzade’nin Tebriz Şerefi romanında da Cengiz Han ile bağlantılı olaylarda mitolojik içerik mevcuttur. Cengiz Aytmatov, Cengiz Han’a Küsen Bulut romanında beyaz bulut uğur, zafer sembolu olarak yer alır ve onu zaferden zafere taşır. Tebriz Şerefi romanında Yesugeyin oğlu (Timuçin) dünyaya elini yumruk gibi sıkılmış hâlde gelir. Herkes bunun bebeğin sağlığı ile ilgili bir durum olduğundan korksa da, şaman bunu farklı şekilde yorumlar. Okuduğu duadan sonra bebeğin eli açılır ve orada kan yığını görünür. Şaman bunu onun gelecek kanlı fetihlerinin olacağı şeklinde yorumlar ve bu öngörü doğru çıkar.
Şaman çocuğa yaklaştı. Ebeden onu beşiğe yatırmasını istedikten sonra diz çöktü ve ellerini göğe kaldırdı.
Ey göklerin sahipi Tanrımız! Ne de olsa Işık kabilesi sizin kanınızdan doğdu ve gösterdiğiniz yolla giderek çok mutlu günler geçirdi. Söyle bana Tanrım, bu bebeğin avucunda ne var? Ona verdiğin bir mutluluk işareti mi? Bebeğin avucunu açmasına izin verin, bize gönderdiğiniz mutluluğu kendi gözlerimizle görelim.
Şaman gözlerini kapadı, uzun süre bekledi, ayağa kalktı, çocuğun üzerine eğildi ve parmaklarını açmaya başladı.
Parmaklar açıldı ve şaman babasına küçük kahramanın avucunu gösterdi. Bir ciğer parçası gibi kurumuş kan vardı.
– Babası sordu:
– Çocuğun avuc içi yaralı mı?
– Hayır, büyük Hükümdar. Tanrı’nın bir işaretidir. Oğlunuz avuç içinde kanla doğdu. Kanlı bir şekilde de olsa dünyanın hükümdarı tahtına muvaffak olacaktır.107
Yazar, Cengiz Han’ın millî kimliği konusuna da değinerek, Cengiz Han’ın şahsında ve kurduğu devletin yönetim sisteminde Türk faktörünün konumunu ifade etmeye çalışmıştır. Büyük dedesinin Bayat aşireti ile bağlantısına, inanç ve dinî ayin konularında Türk etkisinin varlığına vurgu yapan yazar, hanın millî kimliğiyle ilgili tartışmalara yaklaşımını dile getirmiştir.
Cengiz Han hakkında Azerbaycan’da yazılmış tarihî romanlarda onun Harezmşahlarla yaptığı savaşlar başlıca yer tutmaktadır. Bunun nedeni ilk önce eserlerin yazıldığı dönemde kullanılan tarihî kaynaklarla ilgilidir, diğer taraftan gerçekten de bu savaşların Cengiz Han’ın hayatı ve mücadelesinin önemli bir sayfasını oluşturması da etkili olmuştur. Ferman Kerimzade’nin Tebriz Şerefi ve diğer Azerbaycan tarihî romançısı Yunus Oğuz’un Cengiz Han romanında Cengiz Han’ın Harezmşahlar ile yaptığı savaşlar başlıca yer tutmaktadır. Tarihî kaynaklarda belirtildiğine göre Cengiz Han’ı korkutan savaşçılardan biri Harezmşah Caleleddin olmuştur. Ferman Kerimzade romanında bu durumdan Türk varlığının kudreti, yenilmezliği olarak bahsetmiştir. Romanda Cengiz Han’ın ölümünden önce gözünün önüne Celaleddin gelir: “Celaleddin ölmeden önce ata binmiş kartal gibi gözlerinin önünde durmuş, ata binmiş Sind nehrine atlıyordu… Celaleddin onu korkutan tek cesur adamdı.”108
Romanda Cengiz Han’ın büyükannesi Ala-Qoa, babası Yesugey, karısı Bor-te ve oğulları Cuci, Çağatay, Ugedey ve Tuluy hakkında belli tarihî gerçeklerin, hikâyelerin dekonstruksiyonu (yapısökümü) ile karşılaşmak mümkündür. Yazar, Cengiz Han’ın babasının Bayat kabilesinden olan Orhan adlı gencin oğlu olmasına ilişkin hadiseyi esere dâhil etmiştir. Aynı zamanda Borte’nin Çinli olması, Cengiz Han’la yabancı bir dilde konuşması da yazarın kurgusu (fiction) olarak değerlendirilebilir.
Romanda Harezmşah Mehemmed’le Cengiz Han’ın savaşına neden olan Otrar olayı Fezlullah Reşideddin’in eserine dayandırılarak tasvir olunmuştur. Otrar hakiminin, Mehemmed’in amcasının açgözlülüğü, yıllarca süren, kaleleri yerle bir eden, insanların ölümüne neden olan bir savaşın bahanesidir. Sonuçda Harezmşah devleti mahvolur. Cengiz Han, göndermiş olduğu tüccarları soyarak öldüren Otrar hakiminin hareketini esas alarak Harezmşahlar devletini yeryüzünden siler. “Bu hikayeden yaklaşık elli beş yıl sonra Fazlullah Reşideddin, Amir İnancuq›un onları öldürdüğünü ve böylece büyük bir dünyayı mahvettiğini yazacaktı. Birçok insanı zillete saldı.”109
Dünyanın dört bir yanına ordu gönderen, Tanrı tarafından gönderildiğini ilan eden, kendisini Tanrı’nın yeryüzündeki elçisi olduğunu düşünen Cengiz Han’ın ölümü bile başladığı gibi kanla biter. Romanda Reşideddin’in bahsettiği hikâyeye uygun şekilde Cengiz
104
Tofiq Hacıyev. Azərbaycan ədəbi dilinin tarixi (I cild). Bakı, Elm, 2012, s.153-154
105
Tehran Əlişanoğlu. Tarixlə belletrizmin arasında /Müstəqillik körpüsündən keçənlər. Bakı, Elmə və təhsil, 2015, s.70
106
Fərman Kərimzadə. Təbriz namusu. Bakı, Kitab klubu, s.171
107
Fərman Kərimzadə.
108
A.g.e., s. 201
109
A.g.e., s. 137