60'lardan Günümüze Azerbaycan Hikâyesi. Анонимный авторЧитать онлайн книгу.
işlemekle birlikte daha çok zamanın kısa bir kesitini ele alan ve “durum”a yoğunlaşan Çehov tarzı hikâyeye ait özelikler sergiler. Mehmethanlı, hikâyesinde anlatmak istediğini girift ve şiirli bir dille ortaya koymuştur.
Sonuç olarak diyebiliriz ki tahlil etmeye çalıştığımız “Buz Heykel”, Mehmethanlı’nın en tanınmış ve yazarın hikâye dünyasını bir bütün hâlinde yansıtan metinlerden biridir. Enver Mehmethanlı, “Buz Heykel” hikâyesinde trajik olduğu kadar evrensel bir olayı ele almıştır. İzlenimci bir bakış açısıyla kaleme alınan metinde “anne sevgisi” teması merkeze alınarak savaşın insanlar üzerinde yaptığı yıkıntılar şiirli ve girift bir dille, millî romantik duyuş tarzını anımsatacak tarzda işlenmiştir.
Akpınar, Y. (1994). Azerî Edebiyatı Araştırmaları. İstanbul: Dergâh.
Aktaş, Ş. (2011). Millî Romantik Duyuş Tarzı ve Türk Edebiyatı-I. Edebiyat Ve Edebî Metinler Üzerine İncelemeler (ss. 29-39). Ankara: Kurgan.
Karay, R. H. (2000). Gözyaşı, Gurbet Hikâyeleri İçinde. İstanbul: İnkılâp.
Mehmethanlı, E. (2013). Kırmızı Goncalar (A. Tunga Altay ve A.Yeşil, Akt.). Ankara: Bengü.
Nuraliyeva, P. (2013). Enver Mehmethanlı 100 Enver Ağrısı. Kırmızı Goncalar (ss. 5-11). Ankara: Bengü.
Su, H. (2008). Ana Üşümesi. Ankara: Hece.
İSMAİL ŞIHLI
İsmail Şıhlı, 22 Mart 1919 yılında Gazah ilçesine bağlı İkinci Şıhlı köyünde doğdu. 1934-1936 yılları arasında Gazah Pedagoji Yüksek Okulu’nda eğitim görmüştür. Eğitimine Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesi’nde devam etmiştir (1937-1941).
1936-1937 yıllarında Kosalar köyünde ortaokulda öğretmenlik yaparak çalışma hayatına atılmış, sonrasında II Dünya Savaşı’na katılmıştır. Savaş bitince Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesi’nde doktora eğitimine başlamış, eğitimini tamamlayarak aynı üniversitede göreve yapmıştır. 1965 yılından itibaren Azerbaycan Yazar Birliği’nde çalışmaya başlamış, Azerbaycan dergisinin baş redaktörlüğünü yapmıştır.
Edebiyata 1938 yılından gelen İsmail Şıhlı’nın ilk kitabı Kerç Sularında 1950’de yayımlanır. Yazar, 1949 yılından itibaren Azerbaycan Yazarlar Birliği’nin üyesidir. İsmail Şıhlı, 1995 yılında vefat etmiştir.
İsmail Şıhlı’dan Mertlik Dersi: “Namert Kurşunu”
Lale QASIMLI
Edebiyat dünyasına, 24 Kasım 1938 tarihinde Edebiyat Gazetesi’nde yayımlanan “Kuşlar” şiiriyle giren İsmail Şıhlı (1919-1995), 1947’den itibaren nesre yönelir. 1950 yılında ilk kitabı Kerç Sularında yayımlanan İsmail Şıhlı bu tarihten sonra sanatta yükselme dönemi yaşar.
Yazarın 1957-1966 yılları arasında üzerinde çalıştığı Deli Kür romanı sanatının bir dönüm noktası olur. 1962-1966 yılları arasında Azerbaycan dergisinde tefrika edilen roman 1968 tarihinde kitap olarak basılır. (İsmayılov, 1999, 31, 43-44, 50)
Çok sayıda hikâye, deneme, uzun hikâye, roman yazarı olarak bilinen İsmail Şıhlı’nın dikkat çeken hikâyelerinden biri “Namert Kurşunu” adlı hikâyesidir. 1991 yılında yayımlanan aynı başlıklı kitaba dâhil olan hikâyede köy muhtarı Niftalı’nın çevresindeki insanlarla ilişkileri ekseninde “mertlik” ve “namertlik” gibi kavramlar işlenir. Hikâye, Yasemin Bayer tarafından 2007 tarihinde Türkiye Türkçesine aktarılmış Hazar Kıyısında Yerle Gök isimli kitapta yer almıştır.
İsmail Şıhlı’nın “Namert Kurşunu” hikâyesi, bir köy muhtarının çevresindeki insanlarla ilişkileri ekseninde “mertlik” ve bunun karşıtı “namertlik” kavramlarının işlendiği tezli bir hikâyedir. Hikâye, ismini de bu kavramlardan alır. Hikâyenin olay örgüsü şöyle özetlenebilir:
Sıcak bir yaz günü hasadı denetlemeye gelen köy muhtarı Niftalı, dinlenmek için silahını bir kenara bırakıp arkın suyuyla yıkanarak serinlemek, kendisi gibi sıcaktan bunalmış ve terlemiş atını da serbest bırakmak ister. Fakat hem görevi hem de şahsi ilişkileri yüzünden köyde birkaç kişinin düşmanlığını kazanmıştır bu yüzden yalnızken atını serbest bırakmaya ve silahı belinden çıkarmaya çekinir. Niftalı’nın düşmanlarından Kerem, eski dostudur, mert birisidir, onun silahsız birine saldırmayacağı kansındadır, diğer düşmanı Mürşid için aynı şeyi düşünmez. Bu düşüncelerle karar vermeye çalışırken bunaltıcı sıcağa dayanamayıp üstündekileri çıkarır ve suya girer. Bu sırada uzaktan gelen atlılardan biri ateş açar. Yere düşen yaralıya yaklaşan Kerem, karşısındakinin Niftalı olduğunu görünce kahrolur. Ateşi son zamanlarda Kerem’in grubuna sığınan Mürşid açmıştır. Bunun üzerine, nasıl olsa Niftalı’nın akrabaları öçlerini alacak diye, Kerem, Mürşid’e dokunmaz, onu kovmakla yetinir. Yaralı muhtar kurşunun Kerem tarafından atılmadığını öğrenince sevinir. Ondan böyle namertliği zaten beklememektedir. Fakat henüz yaşayan ve namert kurşunuyla ölmek istemeyen Niftalı, Kerem’i onu kendi silahıyla vurması için ikna etmeye çalışır, buna pek yanaşmayan Kerem, son anda Niftalı’nın ondan umut bekleyen bakışlarına dayanamayıp tetiği çeker.
“Namert Kurşunu” hikâyesi her şeyi gören ve bilen hâkim bakış açılı anlatıcı tarafından anlatılır. Anlatıcı hikâyede kendini belli etmez, tarafsızdır.
Hikâye, köy muhtarı ve iki düşmanı etrafında şekillenir. Olay örgüsünü yönlendiren çatışma Niftalı ve düşmanları arasında yaşanır. Düşmanlar arasındaki karakter farkı olay örgüsünün gerilimini arttırır.
Hikâye, köy muhtarı Niftalı’nın atının otlağını değiştirmek isterken onu serbest bırakamama ve silahını yanından ayıramama kaygısıyla kendi can güvenliğiyle ilgili endişelerini anlatan cümlelerle başlar:
“Muhtar Niftalı atı otlattığı yeri değiştirdiğinde, eyer ve dizginleri de çıkarmak, önceden yaptığı gibi arkın suyuyla belinin terini yıkamak istedi. Ama sonra bu fikrinden vazgeçti. Atı, eyer ve dizgini haliyle kazığa bağladı. İpi biraz daha yakına, arkın alt tarafına çekti. Biliyordu: Hava sıcaktı. At kan ter içindeydi. Ama başka çaresi yoktu. Eskiden nereye giderse gitsin, atını bağlardı. (…) O zamanlar kendisinin de atının da hiçbir şeyden korkusu yoktu. Hem gençti hem de… Ama muhtar olduktan sonra, artık korku içinde yaşıyordu…” (Şıhlı, 2007, s. 15).
Hikâyenin şahıs kadrosu kalabalık değildir. Muhtar Niftalı, Kerem, Mürşid, Niftalı’nın babası ve atlılar şahıs kadrosunu oluşturur. Köy muhtarı Niftalı başkahramandır. Niftalı’nın fiziksel portresiyle hikâyenin sonuna doğru, muhtar vurulduktan sonra karşılaşırız. Manevi portresiyle ilgili pek bilgi verilmez, köye gelen yabancı birine yardım etmesinden yola çıkarak iyi kalpli, yardımsever biri olarak tanımlanabilir. Niftalı, görevi dolayısıyla ve şahsi ilişkiler gibi sebeplerle köyde kendine düşman edinir, bu düşmanları nedeniyle devamlı dikkatli davranmak zorunda kalır. Hikâyede geniş olarak yer verilmese de Niftali’nin köylülerle ilişkileri ve görevi açısından iç âleminde bir çatışma yaşadığına da değinilir. Geleneksel hayat tarzının getirdiği ahlaki görüşlerle yönetimin taleplerini arasında kalan kahramanın hayatı trajik bir şekilde sonlanır.
Hikâyede Niftalı’nın görevi nedeniyle köy ahalisiyle yaşadığı sorunlara değinildiği gibi başkahramanın sorumlulukları altında ezildiğine