Pollyanna. Элинор ПортерЧитать онлайн книгу.
Gözlerini küçük kıza çevirip bir an düşünür gibi yaptı, sonra büyük bir sevinçle: “Ah, Pollyanna!” diye haykırdı. “Şimdi lütfen bana doğruyu söyle. Demin sevinme oyununu oynamıyor muydun?”
Pollyanna da gülümsedi: “Ya, görüyor musun, Nancy?” dedi.“İşte bak hiç farkında olmadan oyunu sana da oynattım. Görüyorsun ya, insan sevinmek için nasıl da bahaneler arıyor! Zaten, sana bir şey söyleyeyim mi, insan şöyle iyice düşünürse her şeyin bir sevinilecek yanını bulabilir. Ama, sabırla araştırırsan, elbette.”
O akşam Pollyanna, sekiz buçukta, yatmak için odasına çıktı. Pencerelerin kafesleri daha gelmediği için yatak odası kızgın bir fırından farksızdı. Küçük kız sımsıkı kapatılmış iki pencereye özlem dolu gözlerle uzun uzun baktı. Pencereleri açmaya elleri bir türlü varamadı. Ağır ağır soyundu. Üzerinden çıkardıklarını büyük bir dikkatle astı, gece duasını okudu, mumunu söndürüp yatağa girdi.
Sıcaktan kaynayan çarşafların içinde boyuna bir yandan öbür yana dönerek, uyumaya çalıştı. Çok uykusu gelmişti ama sıcaktan uyuyamıyordu ki. Böyle, gözlerini kapayamadan, ne kadar zaman yattı bilmiyordu. Bir süre sonra sessizce karyoladan inip odasının kapısını açtı. Sanki yatağına girdiğinden beri saatler geçmiş gibi geliyordu.
Dışarıda, tavan arasının büyük bir kısmını meydana getiren boşlukta her şey kadife gibi yumuşak bir karanlığa bürünmüştü. Yalnız çatının doğuya bakan kısmındaki küçük pencereden içeri sızan ay ışığı gümüş bir dil gibi karanlığa doğru uzanmaktaydı. Küçük kız o korkunç karanlıktan ürkmeyi aklına bile getirmeden, telaşlı adımlarla önce o gümüş yola, sonra da pencerenin önüne yürüdü.
Dışarısı peri masallarındaki o sihirli ülkeleri andıran büyüleyici bir güzelliğe bürünmüştü. Pollyanna dışarıda, bu güzelliğin yanı sıra, sıcaktan yanmış elleri, yanakları serinletecek temiz havanın da bulunacağını düşündü.
Cama biraz daha yaklaştı. O zaman pencerenin hemen biraz aşağısında teyzesinin yazlık salonunun çinko kaplı geniş damını gördü. Yüreği, bir anda, önüne geçilmez bir istekle kabardı. Ah, şimdi o damın üzerinde olabilseydi!
Başını geriye çevirdi, korkuyla, odasına şöyle bir göz attı. Odasıyla yatağı arasında zifiri karanlık bir çöl vardı sanki. İnsan ancak kollarını açıp çevresini yoklaya yoklaya el yordamıyla yürürse odayı, yatağı bulabilirdi. Ama, dışarısı öyle miydi ya? Hemen pencerenin önündeki o geniş çinko damda ay ışığı, serinlik, gecenin o tadına doyum olmaz tatlı havası vardı. Ah, ne olurdu sanki Pollyanna’nın yatağını o güzelim dama kursalardı! Bu havada dışarıda yatanlar da vardı pekâlâ. İşte mesela veremden ağır hasta yatan Joel Hartley duvarda uyumuyor muydu?
Pollyanna birdenbire çatıdaki çivilerde asılı duran bir sürü beyaz torbayı hatırladı. Nancy bu torbaların içinde temizlenip kaldırılmış kışlık giyeceklerin bulunduğunu söylemişti.
Pollyanna, ürkek adımlarla torbalara yaklaştı. İçlerinden en büyük olanını seçti, çividen çıkarıp koluna astı. Bu torba pek yumuşak, kalınca idi, pekâlâ şilte olarak kullanılabilirdi. Torbanın içinde Bayan Polly’nin ayı balığı derisinden yapılmış paltosu vardı. Küçük kız, torbalardan biraz daha incesini ikiye katlayıp yastık, bir üçüncüsünü de örtü olarak kullanmak üzere ayırdı. Son aldığı torba o kadar hafif, inceydi ki içi boştu sanki.
Pollyanna, torbaları kavrayıp, ay ışığının içeri sızdığı pencerenin önüne gitti. Camı yukarı kaldırdı. Önce elindekileri birer birer dama attı sonra da kendisi aşağıya atladı. Dışarıdan camı gene kapamayı ihmal etmedi, çünkü o küçük sineklerin ayaklarında neler taşıyabildiklerini unutmamıştı.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.