Gora. Rabindranath TagoreЧитать онлайн книгу.
olması gerektiğinden daha fazla öne çıkamaz. Kadının gizli gücünü açığa çıkarırsan, toplum kendi sermayesini tüketmeye başlar ve iflasa doğru sürüklenir. Benim görüşümce, biz erkekler sofraya oturursak ve kadınlar soframızı donatırlarsa, onlar ortada görünmeseler bile, o yemek bir ziyafete dönüşür. Yalnızca zihni bulanık bir insan bütün güçlerin tek bir yerde, aynı yönde ve aynı şekilde kullanılmasını isteyebilir.”
“Gora!” dedi Binoy. “Söylediklerini tartışmak istemiyorum ama benim görüşümü çürütecek bir şey söylemedin. Burada asıl sorun…”
“Bana bak Binoy!” diye sözünü kesti Gora. “Eğer bu tartışmayı daha fazla uzatırsak, sonunda kavga edeceğiz. Kadınların benim üzerimde, son zamanlarda senin üzerinde oldukları gibi etkili olmadıklarını sana söyledim. Onlara karşı senin hissettiğin şeyleri hissetmemi bekleyemezsin. Onun için artık aynı görüşte olmadığımızı kabul edelim.”
Gora böylece konuyu kapattı. Ama yere düşen bir tohum, uygun koşulları bulduğu anda filizlenir. Gora o güne kadar kadınların hiçbir şekilde yaşamına girmesine izin vermemişti ve bu yüzden bir eksiklik duymamıştı. Binoy’un o günkü coşkusu, bir anda onların varlığının ve toplumdaki güçlerinin yadsıyamayacağı bir gerçek olduğunu görmesine yardımcı oldu. Ama kadının yerinin neresi olduğuna ve hangi amaç için yaratıldığına karar veremiyordu. Bu nedenle Binoy ile daha fazla tartışmak istemedi. Konuyu her yönüyle ele alacak kadar bilgi sahibi değildi, bu sorunu önemsemeden kafasından atmasına da olanak yoktu. Onun için hiç konuşmamayı yeğledi.
O gece Binoy giderken, Anandamoyi onu yanına çağırdı ve sordu: “Sasi’yi almaya karar verdin mi?”
Binoy utangaçça gülerek ona yanıt verdi: “Evet anne! Gora bizim çöpçatanımız oldu.”
“Sasi çok iyi bir kızdır,” dedi Anandamoyi. “Ama çocukça bir şey yapma Binoy. Ben seni iyi tanırım oğlum. Kararsız olduğun için işin kolayına kaçıp bu öneriyi fazla düşünmeden kabul etmek istiyorsun. Oysa düşünmek için çok zamanın var. Sen artık kendi kararlarını verecek yaştasın. Böyle ciddi bir konuda gerçek duygularından emin olmadan kesin kararını vermemelisin.”
Konuşurken Binoy’un omzuna hafifçe vurdu ve Binoy karşılık vermeden ağır adımlarla oradan uzaklaştı.
18
Binoy evine dönerken, yol boyunca Anandamoyi’nin söylediklerini düşündü. Onun öğütlerini her zaman önemsemişti. Bütün gece ağır bir yükün altında ezildiğini hissetti.
Ertesi sabah uyandığında, en azından Gora’ya dostluğunun bedelini ödediğini düşündü ve bu düşünceyle üzerindeki yükün kalktığını hissetti. Bir ömür boyu sürecek evlilik bağıyla Sasi’ye bağlanmayı kabul ederse, bunun ona evlilik dışı yaşamında özgürce davranma hakkını vereceğine inanıyordu. Bu evliliğin, Brahmo bir ailenin kızıyla evlenerek kendi dininden kopacağını sanan Gora’nın asılsız kuşkularını gidereceğinden emindi. O günden sonra sık sık Pareş Babu’nun ziyaretine gitmeye başladı, sevdiği insanların yanında kendini evindeymiş gibi hissediyordu. Gora’nın kendisi hakkındaki düşünceleri için endişelenmeyi bırakıp rahatladıktan sonra, Pareş Babu’nun ailesinden biriymiş gibi ağırlanmaya başladı.
Suçarita’nın ondan hoşlandığını sanan Lolita, başlangıçta ona düşmanca davranıyordu. Ama ablasının Binoy’a özel bir ilgi duymadığını anladıktan sonra tutumunu değiştirdi ve Binoy Babu’nun çok iyi bir insan olduğunu kabul etti.
Haran bile ona karşı değildi; tam tersine, Gora ile arasındaki farkı vurgulamak için her fırsatta Binoy’un çok zeki ve ince bir insan olduğunu belirtiyordu. Binoy, Suçarita’dan aldığı uyarıdan sonra Haran ile tartışmaya girmekten kaçındığı için çay sofrasında huzuru bozacak bir olay çıkmıyordu.
Haran orada olmadığı zaman, Suçarita, Binoy’dan toplumsal konular hakkındaki görüşlerinden söz etmesini istiyordu. Gora ve Binoy gibi iki aydın insanın, ülkenin çağdışı kalmış, boş inançlarını nasıl savunduğunu anlayamıyordu. Onları tanımasaydı, ikisini de küçümser ve bu konu üzerinde kafa yormaya gerek duymazdı. Ama Gora’yı ilk gördüğü andan beri onu ne küçümseyebiliyor, ne de aklından çıkarabiliyordu. Onun için, bulduğu her fırsatta konuyu Gora’nın yaşam tarzına ve toplumsal görüşlerine getiriyor, soruları ve tepkileriyle konuyu derinleştirmeye çalışıyordu. Pareş Babu, kızın gördüğü liberal eğitim nedeniyle bütün kültlerin görüşlerini öğrenmek istediğini sandığı için onun kendi yolundan çıkmak üzere olduğundan korkmuyor ve bu tartışmalara son vermeye gerek görmüyordu.
Bir gün Suçarita sordu: “Söyleyin, Gourmohan Babu kast sistemine gerçekten inanıyor mu, yoksa bütün bunları yalnızca ülkesini ne kadar çok sevdiğini herkese göstermek istediği için mi yapıyor?”
“Her merdivenin basamakları vardır, değil mi?” diye karşılık verdi Binoy. “Bunların bazıları diğerlerine göre daha yukarıdadır.”
“Bu konuda sizinle aynı görüşteyim çünkü ben de o basamakları çıkıyorum. Eğer yerde olsaydım böyle bir şeye gerek duymazdım.”
“Doğru.” dedi Binoy. “Toplumumuzu simgeleyen ve bizi en tepeye, asıl hedefimize götüren merdivenin görevi, aşağıda bir yığılmaya engel olmaktır. Bizim hedefimiz belli bir toplum ya da bütün dünya olsaydı, aramızdaki farklılıkların bir önemi kalmazdı, Avrupalıların daha fazla toprak sahibi olmak için verdikleri hiç bitmeyen savaşa biz de katılırdık.”
“Korkarım söylediklerinizi pek iyi anlayamadım.” dedi Suçarita.
“Benim öğrenmek istediğim şey şu.
Siz toplumumuz tarafından geliştirilen kast sisteminin başarılı olduğuna inanıyor musunuz?”
“Bu dünyada başarının gerçek yüzünü görmek kolay değildir.” diye yanıt verdi Binoy. “Hindistan, kast sistemini sosyal bir soruna çözüm getirmek için geliştirdi ve bu sistem bütün dünyanın gözünün önünde hâlâ ayakta duruyor. Avrupa bugüne kadar bundan daha tatminkâr bir çözüm yolu bulamadı. Kıtanın insanları yaşamlarını sürdürmek için büyük bir savaş veriyorlar. İnsanlık hâlâ Hindistan tarafından önerilen çözümün başarıya ulaşmasını bekliyor.”
“Lütfen bana kızmayın.” dedi Suçarita utangaçça. “Söyleyin, siz Gourmohan Babu’nun söylediklerini mi yineliyorsunuz, yoksa bütün bunlara gerçekten inanıyor musunuz?”
“Doğrusunu söylemek gerekirse…” dedi Binoy gülümseyerek. “Ben Gora kadar inançlı değilim. Toplumdaki yozlaşmayı ve kast sisteminin kötüye kullanıldığını gördükçe kuşkuya düşüyorum ama Gora, bu kuşkunun ayrıntılara gereğinden fazla önem verdiğim ve beni aşan büyük olayları göremediğim için doğduğunu söylüyor. Kırık dallarla dökülen yaprakları, ağacın yapısı hakkında fikir veren en kusursuz örnekler olarak kabul edersek, bu bizim konuları derinlemesine ele alamadığımızı gösterir. Gora kuruyan dallarla vakit kaybetmememizi, ağacın tamamına bakıp varoluş amacını anlamamızı istiyor.”
“Kuru dalları bir tarafa bırakalım.” dedi Suçarita. “Meyveleri de göz önünde bulundurmamız gerekir. Kast sistemi bugüne kadar ülkemiz için nasıl bir meyve verdi?”
“Sizin meyve dediğiniz, yalnızca kastın değil, ülke koşullarının ürünüdür. Onu sallanan dişinizle ısırırsanız canınızı acıtır, bunun için bütün dişlerinizi suçlayamazınız çünkü canınızı yakan yalnızca sallanan diştir. Biz çeşitli nedenlerden dolayı hastalandık ve zayıf düştük. Şu ana kadar Hindistan ile ilgili fikirleri çarpıtmaktan