Эротические рассказы

Çocuk Kalbi. Edmondo De AmicisЧитать онлайн книгу.

Çocuk Kalbi - Edmondo De Amicis


Скачать книгу
başların üstünde, avlunun nihayetinde belediye memuru kasketiyle müdürün saçsız başı görünüyordu. Resmî şapkalı bir efendi girdi ve herkes işte doktor, diye mırıldandı. Babam bir muallime “Ne oldu, ne var?” diye sordu. “Tekerlek ayağının üstünden geçti” diye cevap verdi, öteden birisi “Ve ayağını çiğnedi!” sözlerini ilave etti.

      “Kazaya uğrayan ikinci sınıftan bir talebe idi ki Dora Grassa Sokağından mektebe gelirken annesinin elinden kurtularak bir tramvaya birkaç adım kala düşen ilkokul sınıfından bir çocuğu görmüş ve kahramanca imdadına koşarak onu kaldırmıştı. Maatteessüf tramvayın tekerleği cesur çocuğun ayağından geçmişti. Bir topçu yüzbaşısının oğlu.”

      Bunları bize anlatırlarken bir kadın deli gibi kalabalığı yararak büyük salona girdi. Robetti’nin annesi olduğu anlaşılıyordu. Bir başka kadın, kurtulan çocuğun annesi hıçkırarak onun boynuna atıldı ve müdürün odasına sürükledi. Madam Robetti’nin kederli feryatlarını işittik: “Ah Jüliyocuğum, yavrucuğum!..”

      Biraz sonra parmaklığın önünde bir araba durdu. Ve müdür yaralıyı kollarında taşıyarak çıktı. Zavallı çocuk sapsarıydı. Gözleri yarı kapalı, başını müdürün omuzuna dayamıştı. Onu görünce herkes sustu. Madam Robetti’nin boğuk hıçkırıklarından başka birşey işitilmiyordu.Müdür salonda biraz durdu ve herkese göstermek istiyormuş gibi çocuğu kaldırdı.

      Şimdi muallimler, muallimeler, ebeveyn, talebe hepsi “Aferin Robetti, aferin zavallı çocuk!” diye bağırdılar. Ona buseler gönderiliyor ve yakınında bulunan muallimelerle çocuklar küçük ve hareketsiz elini öpüyorlardı. O gözlerini açtı ve “Çantam nerede?” diye mırıldandı. Kurtulan çocuğun annesi ağlayarak “İşte bende sevgili çocuğum diyordu. “Onu size ben getireceğim.”

      Madam Robetti, çocuğunun sözlerini işittiği zaman tebessüm etmişti. Çıktılar, yaralı dikkatle arabaya yerleştirildi. Atlar kamçılandı! Biz hepimiz sessiz sessiz sınıflarımıza girdik.

      KÜÇÜK KALABRALI

22 Cumartesi

      Dün akşamüstü muallim; bize bir zaman sonra koltuk değnekleriyle yürüyecek olan zavallı Robetti’den malumat verdiği esnada müdür yeni bir talebeyi takip ederek içeri girdi. Esmer çehreli, siyah kaşlı, manalı iri gözlü, hemen birbirine birleşmiş derecede sık kaşlı bir çocuk. Koyu renkli elbisesi bir siyah meşin kemerle sıkılmıştı. Mösyö Perboni’ye yavaşça birkaç söz söyledikten sonra müdür, çocuğu bırakarak çıktı. Yeni gelen, iri gözleriyle hemen korkak bir hâlde bize bakıyordu. Muallim onun elinden tuttu ve bize şunları söyledi:

      “Sevinmelisiniz çocuklarım ki bugün mektebe buradan çok uzak olan, krallığın öteki nihayetinde bulunan Kalabranın Rejiyo şehrinden3 bir çocuk başlıyor. Bu yeni arkadaşı iyi kabul ediniz. O, İtalya’ya meşhur adamlar veren ve hâlâ çalışkan insanlar ve cesur askerler göndermekte olan muzaffer bir toprağın oğludur. Memleketi vatanımızın en güzel kısımlarından biridir. Orada ormanlarla örtülmüş büyük dağlar vardır. Ahalisi zeki ve cesurdurlar. Onu o kadar seviniz ki doğduğu memleketten uzak olduğunu hissetmesin. Bir İtalyan çocuğunun, girdiği bütün İtalyan mekteplerinde kardeşler ve dostlar bulacağını ona ispat ediniz.”

      Muallim bunu söyleyerek kalktı ve duvardaki İtalya haritasında Kalabra’daki Rejiyo’nun bulunduğu noktayı gösterdi ve sert sedasıyla “Ernest Derossi!” diye çağırdı.

      Derossi daima birinci mükâfatı alan, kalktı. Sırasından çıkarak muallimin masasına, küçük (Kalabralıya) birkaç adım kala yaklaştı. “Siz sınıfın birincisisiniz” diyordu, “Öyle ise bütün arkadaşlarınızın namına yeni geleni kucaklayınız! Piyemonte oğlunun (Kalabra) evlâdını kucaklayışı!”

      Derossi Kalabralıya yaklaştı ve ona taze ve şeffaf sesisle “Sefa geldin” dedikten sonra iki yanağını kuvvetle öptü. Hepimiz ellerimizi çırptık.

      “Sükût!” Muallim bağırıyordu “Dershanede alkış olmaz!” böyle dedi ama heyecanlı hareketimizden memnun olduğu görünüyordu. Küçük Kalabralı, o da memnun görünüyordu. Mösyö Perboni, ona bir yer gösterdi, götürdü ve yine bize dedi ki:

      “Gördüğünüz neticeye ulaşmak yani bir Kalabra oğlunun Torino’da iken kendi evinde ve bütün Torino4 çocuklarının Kalabra Rejiyosunda iken kendi memleketlerinde bulunduklarını zannetmek hakkını temin eylemek için memleketimiz elli sene mücadele etti. Ve otuz bin İtalyan helak oldu. Şimdi kardeşler gibi sevişiniz. Piyemontete evladı olduğu için bu yeni arkadaşı kim tahkir ederse üç renkli bayrak5 geçtiği zaman gözlerini kaldırmaya layık olmayacaktır!

      Küçük Kalabralı henüz yerine yerleşmişti ki komşuları ona birbiri ardınca kalemler, kurşun kalemler, resimler veriyorlardı. Son sıradan bir talebe dostluk nişanesi olmak üzere ona bir İsveç posta pulu gönderdi.

      ARKADAŞLARIM

25 Salı

      Küçük Kalabralıya bir posta pulu göndermiş olan talebe sınıfta en ziyade hoşuma gidendir. İsmi Garron. Hepimizin en büyüğü, hemen hemen on dört yaşında var. Başı büyük, omuzları geniş. İyi olduğu tebessümünde görülür. Daima düşünüyor gibidir.

      Şimdi arkadaşlarımdan çoğunu tanıyorum. Hoşuma giden bir diğeri Korettidir, çünkü onun daima memnun bir tavrı var. Su samurundan yün gömlek ve kedi derisinden bir keçe şapka giyer. 1866 Muharebesi’nde Prens Hümber6 kolordusunda hizmet eden ve üç madalyası olduğu söylenen bir odun tüccarının oğludur. Bir de küçük Nelli var, zavallı bir kambur ki pek narin ve pek nazik gibidir.

      İyi giyinen ve hele elbisesine merbut kadifesini kaldıran biri var ki ismi Votinidir. Benim önümdeki sırada babasının sanatından dolayı küçük duvarcı denilen bir çocuk oturuyor. Çehresi bir elma gibi yuvarlak, burnu basık. Tavşan gibi burnunu oynatmakta hususi bir yeteneğe sahiptir. Bütün çocuklar eğlenmek için bunu ona yaptırırlar. Cebine yumak yaparak mendil gibi koyduğu yumuşak bir şapka taşır. Küçük Duvarcı’nın yanında karga burunlu, küçük gözlü, iri ve zayıf olan Garoffi bulunur. O mektepte daima kalem ve kibrit kutusu alışverişi yapar ve ezberden gizlice okumak için, dersleri tırnağının üzerine yazar. Duruşu gururlu bir çocuk da var: Karlo Nobi. O bana pek sevimli gelen iki talebenin arasında oturuyor.

      Bu iki talebeden birisi bir çilingirin oğludur. Dizlerine kadar gelen eski bir ceket taşır. Daima korkan tavrı ve kederli tebessümüyle o kadar renksizdir ki insanın hasta diye acıyası gelir. Diğeri kırmızımsı saçlı olup mefluç kolunu muhafaza için askısı vardır. Babası Amerika’dadır, annesi seyyar yemişçilik yapar. Sol tarafımdaki komşum da dikkate değer bir numunedir. İsmi Stardi; küçük ve tıknaz boynu omuzlarının içinde. Daima homurdanır ve hiç kimseye bir şey söylemez. Büyük bir zekâsı yoksa da zannederim ki muallimin söylediğine gayet dikkatlidir. Gözleri dikilmiş, alnı çatılmış, dişleri sıkılmış bir hâlde yanılmaksızın dinler.

      Muallim ders izah ederken ona bir şey söylenmek bedbahtlığında bulunulursa sizi hiç dinlemez. Şayet ısrar olunursa derhâl size bir tekme atar ve yine hiçbir kelime söylemez. Onun yanında sert ve nefret edilen kuzeyli Franti isminde biri vardır ki bir diğer belediye mektebinden henüz kovulmuş. Bunlardan başka sülün tüyüyle süslenmiş şapkalar giyen ve daima bir örnek elbise taşıyan iki kardeş vardır ki yek diğerine noktası noktasına benzerler.

      Hepsinden en nazik ve zeki olanı şüphesiz bu sene de birincilik mükâfatını alacak olan Derossi’dir. Onu takdir eden muallim


Скачать книгу

<p>3</p>

Bu fıkranın vatana ait manasını anlamak için İtalya Krallığı teşekkülünün nispeten yeni bir tarihte olduğu bilinmeli. Bu siyasi birleşmeden evvel İtalyanca konuşan memleketler birbirinden farklı müteaddit hükümetlere ayrılmıştı. Cenupta Sicilyateyn Krallığı ki Kalabra da onun bir kısmıydı. Daha yukarıda Roma eyaletleri yahut kilise hükûmeti, ondan sonra Toskana, Modena, Parma gibi müteaddit dükalıklar ve kuzeydoğu Lombard-Venesiyen Krallığı ki hepsi birden Avusturya sülalesi hükmünde idi. Nihayet kuzeybatıda Sard Krallığı ki Savua ve Piyemontete sülalesine mensup bir prens, kralları olurdu: Muharebelerden sonra bu sülale İtalya Krallığı hanedanını teşkil etti.

<p>4</p>

İtalya ittihadının teşekkülünden evvel Torino, Piyemontete’nin büyük şehri Sard Hükûmetlerinin merkezî idaresi idi.

<p>5</p>

İtalyanın üç renkli bayrağı kırmızı, beyaz ve yeşildir.

<p>6</p>

Avusturya hâkimiyetine karşı İtalyan mücadelesinin son askerî safhası olan 1866 muharebesi Vensiya’nın İtalya Krallığı’na kati iltihakıyla neticelendi. İtalya tacının meşru varisi olan Prens Hümber pederi İkinci Viktor Emanoel’in yerine 1878 senesinde Birinci Hümber unvanıyla Kral olmuş ve 1900 tarihinde Monza’da katledilmiştir.

Яндекс.Метрика